Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle


Apolas Lermi İle Röportaj


Açıklama: Karadeniz Güneşi gazetesi Apolas Lermi röportajı
Kategori: Röportaj-Söyleşi
Eklenme Tarihi: 20 Nisan 2014
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 00:23
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/haber_detay.asp?haberID=17569


APOLAS LERMİ RÖPORTAJ

Karadeniz müziğini hakkıyla yapan sanatçılardan Apolas Lermi ile hem yeni çıkan albümü hem de değerli Karadeniz Güneşi okurları için merak ettiklerimiz üzerine biraz sohbet ettik. Bu röportajda onu daha iyi tanıyıp belki de kendimize daha kendimizden hissedeceğiz.
 
Karadeniz Güneşi: Öncelikle mahlasınızın müziğinize oranla daha büyük bir merak konusu olduğunu duyduk. Kayıtlı dınız Apolas, çevrenizin sesleniş biçimi Abdurrahman olsaydı yine aynı merak sürer miydi sizce?
 
Apolas Lermi: Asıl adım Abdurrahman dedemin; Apolas ise alın terimin adıdır. İkisiyle de gurur duyuyorum. Adınız ne olursa olsun, insanların ön yargısı ve cehaleti varken her türlü sorun var demektir. İnsanlara sanatın ve kültürün isim, soy isim, kan bağı, saç-sakal, kıyafet ve yalakalık olmadığını anlatmaya çalışıyoruz. Karadeniz kültürü tek bir dile, tek bir şehre ve tek bir isime indirgenemeyecek kadar köklü bir geçmişe sahiptir.
 
K.G: Bize biraz Apolas’ın müzik anlayışından bahseder misiniz? Son dönemde seni Doğu Karadeniz Halk müziğine yakınlığınızla tanıdık. Bu yakınlığın Trabzonlu olmakla ilgisi nasıl kuruyorsunuz?
 
A.L.: Apolas Lermi müziğini yaşadığı toprakların tarihsel ve kültürel gerçekleri üzerine kuran bir müzisyendir. Geçmişi doğru analiz edip kendi yorumumla sanat adına geleceğe güzel şeyler bırakmayı amaçlıyorum. Trabzonlu olduğum için daha iyi bildiğim şeyden, kendi kültürümden başladım.
 
K.G.: İlk albümünüz ‘KALANDAR’’dan önce protest müzik yapan Grup Munzur’la birlikteliğiniz oldu. Ardından Ayşegül Kolivar ‘la tanışma zemininiz olan Helesa Projesi’nde yer aldınız. Daha sonra KALANDAR albümünüzde Karadeniz’i karartmaya devam edenlere karşı Seçim Zamanı isimli bir eser ürettiniz. Kısaca bahseder misiniz?
 
A.L.: 2001 yılından beri müziğin içinde yer aldım ve albümden önce birçok isimle çalıştım. Çeşitli dillerde ve tarzlarda etnik müzik yaptık. Bireysel olarak ortaya koyduğum eserlerinde tümünde geçmişten biriktirdiğim bu tecrübelerim yer almaktadır. ‘Seçim Zamanı’ ve ‘Diren Karadeniz’ yöremizdeki çevresel ve sosyal sorunlara karşı oluşmıuş bir projedir.
 
K.G.: Santa isimli son çıkan albümünüzü biraz anlatabilir misiniz?
 
A.P.: Santa, ilk albümüm Kalandar’ın devamı niteliğinde bir çalışmadır. Albümün katırları Türküye ve Yunanistan’da tamamlandı. Yerli-yabancı birçok müzisyenin yer aldığı bu albümde, Anadolu kökenli iki Yunan sanatçı ile düet yer alıyor. 14 eserden oluşan albümde dil olarak Türkçe, Yunanca ve Karadeniz Rumcası kullanılmıştır. Bu açıdan Türkiye ‘de pek fazla örneği yoktur.
 
K.G: Müziğin yarattığı etkiye ve devrimci güce inanıyor musunuz ve kendinizi bunun neresinde görüyorsunuz?
 
A.L: Bence müzik kültürel aydınlanmanın en güçlü öncüsüdür. Bu anlamda bir sanatçı sorumluluğu ile üreterek ve savaşarak payıma düşen bedeli ödüyorum. 

K.G: Müzik piyasasıyla Karadeniz halk kültürünün bir yabancılaşması olarak ortaya çıkan ağız olarak değme Karadenizli, ama bir o kadar da düzen kuyrukçusu bir o kadar insanımızla alakasız sanatçı karikatürlerine ne diyorsunuz? Sizce bir sanatçının düzenle, egemen zihniyetle ilişkisi nasıl olmalı?   

A.L.: Aslında bu sorunun temelinde sanatın ve sanatçının ne olması gerektiği sorusu yatıyor. Bütün ideolojiler kendi sanat tanımını dayatıyor. Bu tanım kirliliği ortasında bahsettiğiniz gibi sorunlar oluşuyor. Egemen dediğiniz insanların sanata karşı tavırları zaten ortada. Bu konuda o kadar yetenekli değiller. Bence gerçek sanatın önündeki en büyük engel; kendilerini aydın, demokrat ve muhalif gösteren cahil yobazların uygulama alanıdır. Ahmet Kaya’nın Entel Maganda şarkısındaki gibi. B çevrelerin kendi değerleriyle çelişmesi, benim önümdeki en büyük engellerden olmuştur; olmaya da devam etmektedir.      

K.G.: Bir röportajınızda kendiniz müzik işçisi olarak gördüğünüzü söylemiştiniz. Emeğinizin karşılığını alamadığınızı düşündüğünüz oluyor mu? Ürettiğiniz müzikle dinleyicileriniz arasına engeller konulması gibi durumlar yaşıyor musunuz mesela?
 
A.L.: Evet ben bir müzik işçisiyim ve bir fabrika işçisinden farksızım. Onun gibi sömürülüyorum; hakkımı alamıyorum. Yukarıda da dediğim gibi; benim halk ile buluşmama asıl engel halkçı ve devrimci söylemleriyle çelişen yobazlardır. Sanatçı sorumluluğu ile ödediğimiz bedele kör, sağır ve duyarsız kalan bu çevrelere rağmen mücadelemizi sürdürüyoruz.
 
K.G.: Her türlü yaratıcı insan eyleminin baskılanmaya çalışıldığı egemenlerin fiyat koyamadığı değerleri yok sayma ötekileştirme politikaları bir dönem öyle bir dil yok denilen dillerde şarkı söyleyebilen bir müzik insanı olarak sizi rahatsız ediyor mu?
 
A.L.: Sadece egemenler değil; bahsettiğiniz dillerin bir pazarı yok ise onu herkes yok sayar. Yıllarca kafalarını Kürt Sorununa gömen ve tırnak içinden çıkamayan aydınlar için de durum farklı değil. K aradeniz kültürünün şu dönemde işlenmesi tamamen yeni bir ekonomik Pazar arayışının sonucudur. İdeolojiler bu basit konular üzerinden halkı oyalamaktan vazgeçmelidir. Başka şeyler düşünmeliler. Kim hangi dilde isterse o dil de nefes almalıdır. Bu herkesin kendine bir pay çıkarması gereken genel bir hatadır.
 
K.G.: Yaptığınız müziği nasıl tanımlıyorsunuz? Etnik müzik diyebilir miyiz?
A.L.: Tam olarak Etnik ya da Karadeniz müziği diyemeyiz. Kişisel ya da özgün müzik demek daha doğru.
 
K.G.: 2010-2011 den bu yana Trabzon gündemini işgal eden şike süreciyle ilgili ne düşünüyorsunuz?
 
A.L.: Kapitalizm kendini futbol üzerinden de devam ettiriyor. Futbol he onlara para kazandırıyor hem de insanları uyutuyorlar. İnsanlar futbolu konuşurken onlar halkı soymaya devam ediyor. B u soygun bazen böyle olayların halka yansımasına neden oluyor.
 
K.G.: Çıkardığınız son albümde ‘Tonton’ adlı bir parçanız var. Kalandar albümün de ‘Seçim Zamanı’ vardı. Bu şarkıların etkisini nasıl değerlendiriyor ve neyi hedefliyorsunuz?   

A.L.: Sanatçı sorumluluğu ile ürettiğimiz bu eserler, birilerinin ısrarla görmediği Karadeniz’in asi ve muhalif ruhunun müzikal yansımasıdır. Bu eserler halkın değişmeyen sorunlarından taraftır. İyinin ve kötünün ayrışmasını hedefliyoruz.  

K.G.: NATO taşeronu ve Mehmet Ağar’ın yakın dostu olan Aziz Yıldırım’ın, gezi şehidi Ali İsmail Korkmaz’la yan yana getirilmesine ve bu noktada solun tavrını nasıl değerlendiriyorsunuz?
 
A.L.: Ortadaki belgeler ve sonuçlanan mahkemeler net bir şekilde Trabzonspor’un mağduriyetini açıklıyor. Ancak her fırsatta alın terinden, emekten, mağduriyetten bahseden çevrelerin bu süreçte Trabzonspor’u yalnız bırakması bit yana; hırsızın yanında yer almaları ne kadar aciz olduklarının göstergesidir. Ayrıca Gezi olaylarında ölen insanların ismi üzerinden hırsızı aklamaya çalışmak, bence büyük bir vicdansızlık ve ahlaksızlıktır. Bunu yapanlar benim gözümde solcu değildir. Önce insan olamayan, hiçbir şey olmaz.
 
K.G.: Karadeniz Güneşi’ni tanıyor musunuz? Gazetemizi nasıl buldunuz fikriniz nedir?
 
A.L.: Gazetenizi tanımıyorum ama bundan sonra fırsat buldukça takip etmeye çalışacağım. Başarılar diliyor ve ilginiz için teşekkür ediyorum.


Karadeniz Güneşi

Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Gizle