Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Vah Müslümanlar!


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 02 Şubat 2014
Geçerli Tarih: 29 Nisan 2024, 08:51
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=16894


VAH MÜSLÜMANLAR!

 

Bektaşi’nin biri belinde pala ile dolaşan bir bekçiye sorar: Belindeki nedir? Ne işe yarar? “Buna pala derler, biz hataları bununla düzeltiriz” der bekçi ve hemen bir soru da o sorar: Peki siz hataları ne ile düzeltirsiniz?

Bektaşi, “Biz hata görmeyiz ki düzeltelim” diye cevap verir.

   Burada bahsi geçen Bektaşi’nin şahsında tüm nazenin tarikat mensupları hatta tüm nezih Müslümanları temsilen güzel bir mesaj verilmektedir.

   Küffara karşı şedid, müminlere karşı gayet merhametli olması gereken müminlerin, tarihi süreç içersinde zaman zaman aksi durumlara düştüğünü görüyoruz.

   Hz. Peygamberin vefatının üzerinden henüz 20 yıl geçmişken içersinde seçkin sahabelerin de yer aldığı Cemel, Sıffin gibi savaşlar bunun en mücessem örnekleridir. Sonrasında gelişen olaylar ve tabi İslam tarihinin en trajik ve kanlı katliamı olan Kerbela hadisesi vahametin en dip seviyesini göstermesi açısından düşündürücüdür.

   Arkasından gelen itikadi ve ameli mezhep tartışmaları ve oluşumları, bir taraftan rahmete vesile olurken öbür yandan kötü niyetli insanlar elinde patlamaya hazır bombalar haline dönüştürülmüştür. Nitekim mezhep taassupları yüzünden bazı dönemlerde çok ciddi tartışmalar ve hatta kanlı çatışmalar yaşanmıştır.

   Müslümanların takım tutar gibi mezhep tutmaları, mezhepli olmanın ötesinde mezhepçi olmaları ve hoşgörüyü unutmaları çok pahalıya mal olmuştur.

   Yine tuttukları liderleri ve feyz aldıkları şeyhlerini “la yüs’el” hatta “insanüstü” görmeleri de kendi dışındakileri ötekileştirici bir tavır almalarını beraberinde getirmiştir.

   Kendi çizgisini tek doğru olarak görüp dışındakilere hayat hakkı tanımayan bu zihniyet, dünyayı kendisine dar ettiği gibi başkalarının hayatını da mahvetmiştir.

   Bugün İslam dünyasında yaşananlar, tarihten ibret alınmayarak yaşananların tekerrüründen başka bir şey değildir.

   Ülkemizde yaşananlar ise bu ironinin psikolojik versiyonudur. Ortadoğu’da öldürücü silahlarla yapılanlar, burada yazılı, görsel medya ve internet silahları kullanılarak yapılmaktadır.

   Daha düne kadar kardeş olduğunu söyleyenler bugün karşı tarafı kalleş olarak ilan edip veryansın etmektedir.

   İktidar nimetlerinden yararlanıp hükümete methiyeler düzenler, bugün iktidarı topa tutuyor; buna mukabil siyasi erk sahipleri ve yandaşları ise düne kadar beraber oldukları insanlara bugün en hakaretamiz ifadeleri kullanıyor.

   Bu arada kimler gülüyor, zil takıp oynuyor? Memleketin durumu ne oluyor? Ekonomi nereye gidiyor? Daha önemlisi İslam kardeşliği ve hukuku ne duruma düşürülüyor? Diye sorulup hesap ediliyor mu acaba?

   Haklı olan, haksız olan; haklı iken haksız duruma düşen; haksız olduğu halde haklı gibi gözükmeye çalışan… Şu an bunların hiçbirinin önemi yok. Hepsinden çok daha önemlisi ve tehlikelisi, insanların hızla kutuplaştırılmasıdır.

   Kullanılan ağır ifadeler ve nefret söylemleri belki birilerini memnun eder gibi gözükse de diğer yandan binlerce insanı kırıyor ve incitiyor.

   “Oh olsun, onlar zaten hak etmişti” gibi tavır ve söylemler, ötekileştirici ve benmerkezci söylemlerdir. Yarın benzer şeylerin kendi başlarına gelmeyeceğine kimsenin garantisi yoktur.

   Neticede hükümetler gelip geçicidir. Kalıcı olan hukukun üstünlüğüne dayalı, eşit yurttaşlık ve insan haklarını esas alan demokratik bir devlet anlayışıdır.

   Demokratik, şeffaf, hesap verebilen bir devlet düzeni kurulmadığı sürece bu tartışmalar bitmeyecektir. Bugün “X” cemaatinin başına gelenler yarın “Y” cemaatinin başına gelecek; “filan” kesim haklarını elde ederken bir başka kesim haklarının verilmesini beklemeye devam edecektir.

   Hâlbuki devletin rengi, ideolojisi olmaz. Devletin nazarında herkes aynı derecede haklara sahiptir. Bu haklar bir lütuf değil, en doğal haklardır.

   Devlete düşen vatandaşlarının haklarını örselemek ve ötelemek değil, en kısa zamanda ve anayasal güvenceyle vermeye çalışmaktır.

   Burada vatandaşlara da büyük iş düşmektedir. Her şeyden önce özgürlükler birbirimizin elindedir. Bir kesim kendi hak ve özgürlülük taleplerini dile getirirken başka kesimlerin hak ve özgürlük taleplerine de saygı duymalı hatta destek vermelidir.

   Nefret söylemi yerine sevgi dili geliştirilip herkesi olduğu gibi kabullenerek ortak paydalar etrafında buluşulmalıdır.

   Yarın sular durulup normalleşme sağlandığında yüz yüze bakamayacağımız tavır ve söylemlerden kaçınılmalıdır.

   Devlet hepimizin devleti ve en büyük şemsiyemizdir. Bu şemsiyenin altında herkese yer olmalıdır. Bu meyanda herkesi kucaklayan ve şefkat kanatlarını açan “devlet ana”yı muhkemleştirmek hepimizin görevi olmalıdır.

 

İHSAN ÜNLÜ

ihsan66@gmail.com


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster