Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster
Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 07 Ocak 2014
Geçerli Tarih: 16 Mayıs 2024, 06:14
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=16579
Oradan Görünenler
Öyle günlerden
geçiyoruz ki; ne hızına yetişebiliyoruz ne de çeşidine.
Bir operasyonlar zinciri tutturmuş gidiyorlar...
17 Aralık’ta koskoca bir bankanın müdürü emeğiyle kazan(ma)dığı paraları, kendi
bankasına bile güvenmeyip istiflediği ayakkabı kutularıyla evinde sakladığını
gördük. (Nakite çok sıkışıyordu garibim galiba, bankaya git gel epeyce zaman
alır değil mi?)
Bir kaç kendini bilmez çocuğun,
babalarının mevkilerini nasıl zedeleyeceklerinin hesabını yapmadan oyuncu
transferlerine özenip önemli kişilerin buluşmalarına aracılık etmiş, verdikleri
emeğin karşılığını da hakkıyla almışlar. Sayacak meblağ çok olunca saymaya
üşenip para sayma makinası, istifleyecek koliler su alır diye de kasacıklar
almış.
Hele birisi var ki; sanat dünyamızın en güzel kızlarından biriyle evlenip
çoluk-çocuğa bile karışmışlığı var, ülke ekonomisine yıllardır yaptığı katkı
gözardı edilip “sen bu altınlarla çok haşır neşirsin nereden bu değirmenin suyu”
deyip sual edilmek üzere zoraki misafirliğe mecbur tutuldu.
Bunları yapanları bir Cumhuriyet Savcısı kimseye haber vermeden yaptığı-yaptırdığı uzun takipler sonunda,
tespitler netleştiğinde “gelin bakalım bu oyuna bir levelde bizden olsun” diye
gözaltına alınmasını sağladı. Kimseye haber vermesi gerekmiyordu, çünkü;" ülkemizde yargı bağımsız,savcılar yetkilerini sonuna kadar kullanabilirler”di”.
Ve asıl oyun bundan sonra oynanmaya başladı. Ama nasıl bir oyun, ne hızına ne
şekline yetişebiliyoruz.
Aslında yıllardır bir oyun oynanıyormuşta, oyun kurucu sandığımızın aslında
uzaktan kumandalı bir oyuncak olduğunu ama artık sıkılıp “ben de artık senin
kadar güçlüyüm, sen de kim oluyorsun, benimde yeterince oyuncum-oyuncağım var”
deyip resti çekti.
Büyük patron buna çook sinirlenip “seni haddini bilmez, yedirdiğim ekmekler,
getirdiğim makamlar haraaam olsun! Ocağında incir ağacı bitsin” diye beddua
etti.
Arkadaş adamın nefesi bir kuvvetliymiş ki; üzerinden 24 saat geçmeden tuttu.
Sonra başladı bir “cadı avı”
Artık kimin gücü kime-neye yeterse...
I.Operasyonu yapanların hemen cezalandırılmaları gerekli görüldüğünden onlara
köşelerde tek ayak üzeri bekleme cezası reva görüldü.
II.Operasyon yapılabilir diye bir posta güvercini ortalığa salındı, kıyıda
köşede hadi bir iki tanede ortalıkta olsun kim varsa hemencecik mevki-makam ve
il değişikliği ile birbirlerinden ayrıldı.
Sonra bir aklıevvel, aslında hazırlığı epeyce zaman önce bitmiş bir soruşturmanın
gündeme alındığını oyuna bir süre buradan devam edilebileceğini söyleyip artık kimi
neden destekliyor olduğunu bilmediğimiz sözde T.C emniyet-i mahsusasını
darmadağın edilmesine sebebiyet verdi.
Emniyet-i mahsusa deyince...
Tüm bu emniyet-i mahsusayı oluşturanların bir de eğitim sistemi olmalıydı değil
mi?
Oyun kurucu oyununu taa en başta öyle kusursuz planlamıştı ki, sahip olacağı
her elemanın eğitimli olması gerektiğinin bilincindeydi. İlk önce orayı seçti
oyun yeri olarak. Yıllar yıllar öncesi işine yarayanları seçip köşe başlarına
bekçi yaptı. Sonra geleceklere yol göstersin, başı sıkıştığında bir hamlede
çekip çıkartsındı zorluklardan.
Tüm bu oyunların sergileneceği bir de zemin ve etkileyeceği seyircilerde var
tabii.
Fazla sorgu sual eylemesinler diye ezbere dayanan bir eğitimle şekillenen,
gerektiği gibi sorgulamayan muhteşem topluluk!!!
Bir sedâ ile irkildim gözümü açtım ki kan ter içindeyim.
Bir düş görmüşüm meğer, Babam beni oturtmuş yaz kızım diyor, oradan “görülen köy”
böyleymiş...
Kendime geldikten sonra internette haberlere bir bakayım dedim. Birde ne
göreyim eğitim sistemindeki tüm il müdürleri alınmış. Meğer bir çoğu zaten “vekaleten
atanmış”müdürlermiş. Ülkemizde asaleten atanacak eğitimcimiz bile yokmuş!
Şimdi ben bunun haberini Babama nasıl vereceğim!!!