Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Suriye'de Alçaklığın Modeli Tartışılıyor


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 05 Eylül 2013
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 19:16
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=15358


ESAD'A DİZ ÇÖKTÜRECEK MÜDAHALE MODELİ TARTIŞILIYOR MUŞ!


 
YANİ ALÇAKLIĞIN MODELİ ÜZERİNDE TARTIŞILIYOR...

Suriye'de Baas rejimini devirecek modelin Kosova değil Hırvat modeli olabileceği konuşuluyor.

Ortaya atılan Suriye'ye askeri müdahale seçenekleri tartışma konusu oldu.

Peki en iyi yöntem hangisi?

Havadan bombardımanı öngören Kosova modeli mi yoksa başka bir yol mu?

KOSOVA MODELİ YETERSİZ KALABİLİR

Doğrudan rejimin karada üslenmiş birliklerini hedef alan bir hava harekâtının düzenlenmesidir.

Bunun pekâlâ etkili olabileceğini ama yine de tek başına muhalefetin zaferi için kuvvetli bir güvence taşımadığını kaydediyor.

Bu çerçevede ABD’nin 1991’de 38 bin sorti düzenlenmesine rağmen Saddam’ın cumhuriyet muhafızlarının yine de ciddi bir savaş yeteneği sergilediği hatırlatılıyor.

Zaferin Garantisi Var mı?

Bu seçeneklerin hepsi maksimum düzeyde uygulamaya konulup sahaya sürülse de,yine de zaferin garantisi yoktur ve iş bu şekilde hareket etmekle sınırlı kalmayabilir.

Zaferi sağlamanın tek yolu vardır.

Suriye muhalefetinden bir profesyonel ordunun inşa edilmesidir.

Yani,işbirlikçiliğin rolü!

Böyle bir ordu,hem rejim güçlerini cephede yenecek,hem de savaş sonrasında ülkede girilecek yeniden yapılanma döneminde istikrar sağlayıcı bir kurum olarak işlev görecektir.

Önce,kiralık katillerinizi taşeronların yardımıyla Suriye içine sürüp istikrarsızlaştırma uygulayacaksınız,katillerinizin işlediği cinayetleri Suriye işlemiş gibi göstereceksiniz,daha sonra ise öldürücü darbeyi vurabilmek için yol ve yöntemler arayacaksınız.

Savaşmanın bile eskiden bir haysiyeti vardı,alçaklığın tarihini yazıyorsunuz.

Suriye'ye saldırı ve ihtimaller - Tunç Sipahi -soL

Saldırabilirler mi? Evet. Saldıramazlar mı? Bu da bir olasılık ve üstelik şimdilik güçleniyor. Batı çok da hevesli görünmezken, cephe ülkesi olmaya soyunan bir ülke var: Neden?

Suriye’ye saldırının ekonomisi ve politikası

Emperyalizmin “saf” teorisinden ve savaş eğilimi olarak pratik bir yanından son günlerde bahsettim. Saldırabilirler mi? Evet. Saldıramazlar mı? Bu da bir olasılık ve üstelik şimdilik güçleniyor. Neden? Emperyalizmin savaş eğilimi baki olduğuna göre, ne engelliyor? Rusya, İran, Çin demeyeceğim: Bu kadarını sağır sultan bile duydu.

Bir, muhalefet olarak ortaya konulan çeteler Suriyeli değil ve zaman geçtikçe içlerindeki Suriyeli, başından beri Esad’a muhalif olan unsurların ayrıldığını düşünmek doğru olur. 2011 yılı Mart ayında, bir süredir hazırlanan olay patladığında, Esad’ın halk desteği muhtemelen yüzde 60 civarındaydı. Bu oran, zamanında konuştuğum uzman akademisyenlerin genel kanısıydı. Bugün bu destek artmıştır ve Sünni nüfus dahi yavaş yavaş “rejim kalsa daha iyi” noktasına gelmiştir. Öncelikle Suriye’de “rejim kurabilecek” şöhrete sahip köklü muhalefetin (a) Uluslararası lümpen paralı asker çeteleriyle sahada el ele olması düşünülemez. (b) Saha dışında, siyasi alanda da “yabancı ve işgalci bir gücün yardakçısı olarak” Esad sonrası ortaya çıkabilmeleri mümkün değildir. Ergo, Suriye’de yeni rejimi kurabilecek elitler şu an beklemededir.

İki, halkın Sünni bölümü de bu adamların katil ve hırsız, insanlık düşmanı ve paralı asker -objektif olarak ilk elde İsrail’in ajanı konumundadırlar- yüzlerini yaşayarak görünce “bunlar defolsun” noktasına gelmiştir. İlla Esad’ı sevmeleri gerekmiyor. Bu nokta Suriye’de deneyerek, yaşayarak anlaşılmıştır. Yani bunlar başlangıçta Esad’a geçmişten gelen ve/veya mezhep türü nedenlerle karşı olması beklenenleri de hızla karşılarına almaktadırlar. Bu iş Libya’daki gibi “hangi aşireti satın aldım, Kaddafi hangi aşiretin desteğini aldı” hikayesine benzemiyor. Batı bunu da görmüştür.

Üç, kimse ABD kamuoyunu El Kaide’yle aynı safta savaşmak gerektiğine inandıramaz. Bu tüm ideolojik kurguyu, 11 Eylül hikayesini ve her iki Irak savaşını yıkar. Şu anki durumda, Suriye’nin en ufak uluslararası desteği olmasa dahi, Esad’ı aniden devirmek birkaç ay sonra Esad sonrası rejime karşı ağır askeri saldırı gereğini ortaya çıkarabilir. “Ilımlı İslam” palavrasına sahip çıkacak muhalefet dahi bulunamamaktadır çünkü çeteyle rejim yıkmaya kalkarsan o çeteyle iş yapacak elit bulamazsın ve sonra çeteyi de yok etmen gerekir. Çeteler rejim kuramaz. Ağır sorun budur.

Dört, Esad askeri olarak da, halkın vicdanında da kazanmaktadır. Derhal müdahale şart görünüyor. Birkaç ay daha beklenirse işgalci yabancı güç Suriye ordusu tarafından ezilebilir. En sonunda, bunlar ordu değildir ve disiplinini koruyan, satın alınamayan askeri güçler sahada askeri savaşı kazanır. İstediğin silahı ver: Ormanlık, dağlık olmayan arazide düzenli ordu daima kazanır. Üstelik halkın çoğunluğunun desteği orduya yönelmişse. Bu denklemi değiştirebilecek kart olarak masaya sürülmek istenen Kürt kartının durumu da belli değil.

Beş, hal böyleyken zaten mantığa aykırı olan “Esad kimyasal kullandı” yalanına sarılmak anlaşılabiliyor. Karadan işgal mümkün değil. Fakat Suriye ordusunun uçakları, tankları, haberleşmesi, depoları ve altyapı imha edilirse -ki amaç budur- belki “taş devrine” dönen ülkede çapulcularla düzenli askerler arasında bir süre daha “tüfek tüfeğe” bir savaş sürebilir.

Lakin durum içinden zor çıkılır bir “yaman çelişkiye” bağlandı. Rejimi yıkmak amacıyla saldırılamıyor. Geriye kimyasal hikayesi kalıyor. Fakat burada kanıtların Esad lehine olduğunu hem Rusya, hem İngiltere, hem ABD biliyor. Çin’in bildiğini de biz varsayabiliriz. Bu oyunun oyun teorisinde genel bir adı var: “Common knowledge”. ABD, Rusya’nın şu ana kadar Birleşmiş Milletler’e sunduğu füzelerin muhaliflerin bölgesinden atıldığına dair kanıtların ötesinde, daha da kesin kanıtlar sunma olasılığını yok sayamıyor. Çünkü herkesin ne bildiğini, bu teknoloji seviyesinde, herkes biliyor. İngiltere’nin “bizde telefon görüşmesi yok” ve “bir daha oylama da yok” açıklamaları bu anlama geliyor. İlginç olan şu: Rusya kimyasal silahların muhalefet olduğu iddia edilen çeteler tarafından kullanıldığını kanıtlarsa, “kırmızı çizgiye” göre ABD’nin bu çeteleri bombalaması gerekecek! Aslında kolay: Bombalayacağı sonuçta zaten El Kaide ve ABD kamuoyu buna hiç ama hiç karşı çıkmaz.

Altı, en iyi yol Obama’nın bizzat kendi önergesini Kongre’de reddettirmek amacıyla oraya göndermesidir. Ben Obama olsam düşülen açmazdan en iyi çıkış yolu olarak İngiliz örneğini görürdümki İngiltere’de tezkerenin meclise reddedilmesi amacıyla gönderilmiş olduğundan ve bu yönde gerekenin yapıldığından kuşku duymuyorum.

Yedi, yine de bomba atılabilir. Neden? Bakınız dört numaralı madde.

İşin bir de dar anlamda ekonomisi mevcut. Şu an savaş için imkansız bir durum var: 2003 Irak savaşında zaten amaç harcama da yapmaktı, resesyon başlamıştı. Stiglitz, maliyeti 3 trilyon dolar olarak hesaplamıştı. Kaldı ki, 2003 Irak savaşı da zaten 1991 ilk Irak savaşı sonradan tekrar savaşmak için bilerek yarım bırakılmış olduğu için çıkarılmıştı. Saddam konserve kutusuna konulmuştu. Ama o zaman ne Rusya, ne Çin, ne İran devredeydi. Ve o zaman SSCB sonrası ideolojik karartma çok etkiliydi. Bugün Batı hâlâ kapitalizmin ne kadar da sorunlu olduğunu milyarlara kanıtlayan kendi kriziyle uğraşıyor. Zaten savaşa bütçe de yok.

Türkiye için de işin ekonomisi şöyle: İlk elde mali piyasaları bozar, sert satış getirir. Ve “dahil olma” karşılığı bilinmeyen bir kaynak “bulunmayacaksa” durum kontrolden çıkabilir. Sonradan, yıkılan ülkeyi yeniden yaparken alınacak müteahhitlik işleri için de geç olur ve aslan payını yedirmezler. Evet, “proxy wars” diye bir terim var. “Başkalarının savaşını yapana” ekonomisi hemen dağılmasın diye bir ek finansman sağlanır. Acaba bütün bahislerin Suriye karesine yatırılmış olması, rulet ama Rus ruletine benzemeye başlıyor, ekonomiyle veya başka nedenle, “düşme korkusundan” mıdır? Bu kadar da banal olmayalım: Daha derin nedenleri elbette ki var ve bunlar doğrudan ideolojik nedenler.

"Suriye'ye Saldırı İhtimali"

31 Ağustos 2013 Cumartesi

"Putin Bender'e, teröristlere destek sunmayı kesmelisiniz. Sizin Arap ve Suudiler olarak, Arap-İsrail çatışmasından, Arap-Fars veya Şii-Sünni çatışmasına yönelmek yerine ana meseleniz olması gereken Filistin davasına dönmeniz gerekir, dedi."

Sami Klib Al-Mayadeen

Uluslararası müfettişlerin Şam'ı terk etmesi ile Suriye'ye saldırı için geri sayım başlamış oluyor. Obama ve ondan önce dışişleri bakanı, Suriye'ye saldırının sınırlarından bahsetti. Karadan olmayacak, sınırlı olacak, Irak ve Afganistan'a benzemeyecek. Peki son saatlerde neler oldu?

Sıfır saati Perşembe şafağında olacak diye kararlaştırılmıştı. Obama, yanına Fransa Cumhurbaşkanı Hollande ve İngiltere Başbakanı David Cameron'u alarak, Suriye'nin stratejik silahlarını, hava alanlarını ve rejimin var olduğu önemli noktaları vurarak bilinen askeri ve siyasi isimleri öldürecek hızlı bir saldırı ile, herkesi şaşırtmak istediler.

Obama son günlerde Rusları, bazı hedefleri vurma hususunda ikna etmeye çalıştı. Obama; ardından sırası ile 2. Cenevre Konferansı'nı gerçekleştirme ve Cumhurbaşkanı Beşşar Esad'ı yönetimden uzaklaştırarak siyasi çözüme doğru yol alma, var olan rejimi temelden genişleterek, Müslüman Kardeşleri deviren Suudilerin eliyle Mişel Kilo'dan Ahmet Carba'ya kadar, farklı fraksiyonların katıldığı Koalisyonu yönetime dahil etme adımlarını getirecek olan bir anlaşma karşılığında, Putin'in bir kaç hedefin vurulmasına olur demesini umut ediyordu.qw2

Rusların reddi kesindi. Putin hedeflerin vurulmasını kabul etmedi. Ruslar, silahlı muhaliflerin kimyasal silah kullanımına dair doğru bilgilerin yer aldığı ayrıntılı bir rapor sundu. Buna ek olarak rapor, uydu görüntüleri, tıbbi raporlar ve tanıklarla desteklendi.

Bilgi sahibi Rus kaynaklar, kimyasal silah fabrikasyonunun arkasında Amerikan istihbaratı CIA'nin olduğunu aktardılar. Ruslar, Güvenlik Konseyi'ndeki büyük ülke temsilcilerine bu sözleri açık olarak söylediler. Ruslar ayrıca eğer rejim de kimyasal silah kullandı deniliyorsa hepimiz kanıtlarımızı konseye sunalım, sonra da, sorumluları bulmak üzere tespit yapacak bir Danışma Komitesi kurup onları tesbit edelim ve Güvenlik Konseyi'nden bir karar çıkartıp sorumluyu cezalandıralım dediler.

Bütün bunlardan önce Arabistan İstihbarat Başkanı Bender bin Sultan Moskova'yı ziyaret etmişti. Bender, Putin'den harfiyen şu ifadeleri işitti: “Kimse Rusya'nın, Suriye'deki dengelerin silahlı güçlerin lehine değişimini kabul etmesini beklemesin. Terörist gruplara destek sunmayı kesmelisiniz. Sizin Arap ve Suudiler olarak, Arap-İsrail çatışmasından, Arap-Fars veya Şii-Sünni çatışmasına yönelmek yerine ana meseleniz olması gereken Filistin davasına dönmeniz gerekir.''

Emir Bender, anlaşmanın mümkün olmadığını anlamıştı. Aynı şekilde uluslararası temsilci Jeffrey Feltman da İran'daki üst düzey liderlerden ''Şam kırmızı çizgimizdir, kesinlikle ve hiç bir şekilde, rejimi sona erdirecek bir anlaşmayı ve İsrail ile barışçıl uzlaşıyı kabul etmiyoruz'' ifadelerini duyunca, Bender'in anladığı benzer hususları kavramış oldu. Feltman bir Ortadoğu uzmanı. Arapça konuşan Feltman, Irak tahrip edilirken, Filistin kaybedilirken ve Lübnan yıkılırken bölgedeydi. İran onu iyi tanıyor ve onun, Birleşmiş Milletler'in değil Obama yönetiminin temsilcisi olarak geldiğini biliyor, dolayısı ile Feltman eli boş olarak döndü. Washington Arap Birliğine baskı yaparak, kimyasal silah kullanımını kınayan ve rejime sorumluluk atfeden bir beyanat vermesini istedi. Arap Birliği ise eline herhangi bir rapor geçmeden Amerika'nın bu isteğini yerine getirdi.

Amerikan yönetimine ulaşan son istihbarat raporlarında rejimin Şam kırsalında ciddi ilerlemeler kaydettiği ve güneyde geriye sadece % 20'lik bir bölgenin kaldığı bilgileri vardı. Raporlara göre Şam kırsalından sonra rejim ve müttefiklerinin, askeri ve siyasi olarak etkilerinin daha da artacağı bir pozisyon kazanabilecekleri söyleniyordu. Bunun ardından ordu Halep'e taşınıp kuzeye hakimiyetini arttırsa, bazı Körfez ülkeleri ve Erdoğan'ın yolu tehlikeye girecekti.

İsrail raporlarına göre ise Hizbullah son zamanlarda İsrail için tehlikeli stratejik silahlara sahip oldu. İsrail, bu silahların bir kısmının halen Suriye'nin depolarında mevcut olduğunu ve imha edilmesi gerektiğini düşünüyor. İsrail için Suriye'yi kimin yöneteceği pek önem arz etmiyor. Önemli olan Suriye Ordusunun gücünü kırmak ve stratejik ortağı Hizbullah'ın geri kalan stratejik silahları ele geçirmesini engellemekti.

Hizbullah Genel Sekreteri Seyyid Hasan Nasrallah açık bir şekilde, olası bir savaşta, bu sefer Filistin'e girmenin, hemen köşeyi dönmek kadar yakın olduğunu söyledi. Seyyid Nasrallah son konuşmasından önceki konuşmasında, İsrail ve Batılıların tüm gözlem ve güvenlik takiplerine rağmen, alenen Hizbullah yanlılarının arasına çıktı. Bununla eş zamanlı olarak da Cumhurbaşkanı Beşşar Esad da yine tüm takibin inadına Şam kırsalında göründü.

İki tarafın da rakipleri, Esad ve Nasralllah'ın, zafer kazanmış gibi hareket ettiğini gördüler. Bunun ardından silahlı muhalefet askeri dengelerin değiştiğini, Batı, Katar ve Arabistan'ın artık bir şey göndermediklerini dillendirmeye başladı.

Kusayr'dan sonra Körfez, Batı ve Türkiye'nin kaygı düzeyleri arttı. Görüldü ki Suriye ordusu ve Hizbullah, İran ve Rusya desteği ile stratejik askeri bir pozisyon kazanıyor. Peki savaşı kazanmaları ne anlama gelecekti? Bu zafer, diğer eksenin çöküşü ve Rusya, İran, Suriye ve Hizbullah ekseninin kazanışı anlamına geliyordu. Bu diğer eksen için çok tehlikeli bir gelişme olurdu.

Daha tehlikeli olanı ise Suriye ordusunun Hizbullah ve İran ile, olası bir İsrail savaşında nasıl savaşılacağına dair bir yıldan beri gizli eğitimler yürütmesidir.

Akdeniz kıyılarındaki yeni gaz ve petrol keşifleri, denizin, karnında büyük servetler sakladığına delalet ediyor. Böylesine bir durumda Mukavemet Ekseninin savaşı kazanması ne anlama gelirdi? Gaz ve petrol hatlarını kim kontrol ederdi? İşte bu mesele de Avrupa ve ABD için hayati bir konudur.

Bir tarafta İran ve Hizbullah, diğer tarafta Hamas ve Müslüman Kardeşler olmak üzere iki taraf arasında yeni şeyler şekillenmeye başladı. İran işe, Mısır ordusunun Müslüman Kardeşler'e karşı olan tüm şiddetini kınamakla başladı. Körfez ülkeleri, Müslüman Kardeşler ile İran arasında yeni bir yakınlaşmadan korktu. Bu yüzden, Arabistan, Emirlikler ve Kuveyt Müslüman Kardeşleri uzaklaştırmak ve yeni Mısır yönetimini, İhvan liderlerini tutuklamaya yönelik teşvik etmek adına birkaç faaliyet yürüttü. Recep Tayyip Erdoğan İhvan'ın müttefiki olurken Arabistan, ikilinin düşmanı oldu!

Esad karşıtı ittifak, daha çok endişe etmeye başlarken, çatlaklar derinleşip genişlemeden, hızlı bir şekilde bir şeyler yapmak gerekiyordu.

Suriye rejimini vurmak için bir bahane bulunmalıydı. Rusların raporlarına göre, Birleşmiş Milletler müfettişlerinin varlığında, krizin kimyasal boyuta gelmesi adına dikkatli bir planlama ile birşeyler yola koyuldu.

Kimyasal silahı kim, nasıl ve niçin kullandı? Önemli değildi... Amerika, müfettişleri beklemedi. Fransa ve İngiltere ile ittifak kurup Suriye'ye saldıracaklardı. İlk olarak İngiliz parlamentosunun kararı ile karşı karşıya kaldılar. İşçi Partisinin muhalefeti ile Cameron'a Suriye'ye darbe izni verilmedi. Arap ve Batı ülkelerinde saldırıya karşı halk hareketlerinin katıldığı kampanyalar büyümeye başladı. Hızlı hareket etmek gerekiyordu.

Ve yönetmen geldi. John Kerry halkına ve dünyaya “Kimyasal silah izleri bulduk” dedi. Kim ve nasıl? “Bilgiler gün ışığına çıkacak ama daha da önemlisi gizli kalacak!” Irak'ta yaşananların aynısı. Ardından operasyonun karadan olmayacağını ve sınırlı tutulacağını söyledi. Obama da aynı sözleri tekrarladı.

Önümüzde iki seçenek var. İlki: Operasyon gerçekten de sınırlı olacak. Etkileri ise İsrail'in son darbeleri gibi olacak. Bu sınırlı saldırı 3 sonuca neden olacak: Washington, Hizbullah'ın eline geçmesi muhtemel silahları vurarak İsrail'e hizmet etmiş, Obama dillendirdiği şeyi gerçekleştirmiş ve son olarak Ruslar ile, saldırıdan sonra rejim ile muhalefet arasındaki denge dikkate alınarak müzakere edilmiş olacak.

İkinci seçenek: Savaş kapsamı genişler, Suriye cevap verir, Hizbullah Suriye'ye katılır ve tehlike artarsa İran da müdahil olur. Gelen bilgilere göreyse İran ve Hizbullah tüm seçenekleri göz önünde bulundurarak kendilerini buna tamamen hazırladılar.

Görünüşe göre birinci seçenek önde gidiyor. Gelen bilgilere göre, sıfır saati belirlenince, İran iki gün önce açık bir mesaj gönderdi: ''Müttefiklerimizi vurursanız, müttefiklerinizi vururuz'' Bu da Bahreyn'den Yemen'e, Arabistan'dan Irak ve Lübnan'a kadar tüm bölgenin ateşe atılması anlamına gelir.

Obama ilk defa geri adım attı ve saldırı iki gün ertelendi. İstişareler tekrar başladı. Fransa'da askeri komuta kaynaklı gizli rapora göre Fransa ''Rejimin kimyasal kullandığına dair hiç bir delilimiz yok'' diyor. İngiltere'de ise askerler başbakanlarına şu soruları sordular: ''Rusya'nın Suriye'ye teslim ettiği silahlara dair bilgimiz var mı? Suriye'nin elinde uçak düşürecek füzeler var mı?''

Ruslar ve İranlılarla gerçekleştirilen tüm iletişimler başarısız oldu. Moskova Amerika'nın, Batılı, uluslararası ve halk (Amerikalıların % 60'ı saldırıya karşı) desteği olmadan savaşı konuştuğunu biliyor.

Kimse Rusya'nın Suriye'ye ne teslim ettiğini ve Hizbullah'a nelerin ulaştığını bilmiyor. Soru şu: Saldırı sindirilecek mi yoksa eksen sert bir yanıt mı verecek? Önümüzdeki saatler her şeyi açığa çıkaracak.

Çev: Hasan Sivri

medyasafak.com


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster