Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


TMMOB'ma Dokunma,Maymun Gözünü Açtı


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 15 Temmuz 2013
Geçerli Tarih: 11 Mayıs 2024, 18:36
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=14836


TMMOB'ma Dokunma,Maymun Gözünü Açtı

Geçtiğimiz yıllarda; “İngiltere’de Chester Hayvanat Bahçesi’ndeki 30 şempanzenin çitlerden ‘sıvışarak’ kaçması paniğe neden oldu... ” şeklinde devam eden haber dikkatimi çekmişti.

Çünkü haberin devamına baktığımda hayvanat bahçesinde büyük paniğe neden olan bu olay şempanzelerin sadece “yemek yeme” isteğinden kaynaklanmış meğer.

Ne kadar masum bir haber değil mi? İngiltere’de hayvanat bahçesindeki şempanzeler kaçıp dışarıda öğlen yemeği yemişler.

Konuya Darvin’in evrim teorisi açısından bakarsak; Türk insanının evriminin durduğu, ancak buraya kadar evirilebildiği, ama İngiliz maymunlarının evriminin hızla sürdüğünü söylemek mümkündü!

Bu haberi okuduğumda üzerine düşünmüş ve “Biz, şempanzeler kadar bile olamıyoruz” hayıflanmasıyla yüzümü gözümü buruşturup, bir gün evrimde o maymunları yakalama umuduna sarılmıştım.

Maymunlar kafeste önlerine atılanlarla idare etmektense, kaçıp dışarıda keyifli bir yemek yemeyi isteme noktasına gelmişler. “Bakalım biz evrimde onları ne zaman yakalayacağız.” Cümlelerini kullandığımı hatırlıyorum.

Ta ki, Taksim Gezi Parkı’nda başlayan olaylar kitleselleşinceye dek, “Biz İngiliz maymunları gibi çitleri aşamıyoruz” diyordum.

Taksim Meydanı ile Taksim Gezi Parkı’nı betonlaştırma projesi “Taksim Yayalaştırma Projesi” adı altında, İstanbul Büyükşehir Belediyesi tarafından 19 Eylül 2011 tarihinde kabul edilerek 14 Şubat 2012 tarihinde askıya çıkartılmıştı. Bu projeye ilk tepkiler TMMOB Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesi, TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şubesi ve TMMOB Peyzaj Mimarları Odası İstanbul Şubesi tarafından oldu ki, bu kurumlar: Projenin insansızlaştırmayı ve kimliksizleştirmeyi hedefleyen bir “dönüşüm projesi” olduğu iddiasıyla Mayıs 2012 de dava açtılar.

İşte o bir avuç kent sevdalısı insan, meslek etik kuralları ve kentli olma bilinciyle Gezi Parkı çevresinde olan biteni yakından takip ettiler.
27 Mayıs 2013 gecesi Gezi Parkı'nda bulunan ağaçların iş makineleri ile hukuksuz bir şeklide kaldırılması ve polisin şiddet içeren müdahalesi Gezi Parkı’nı ülke ve dünya kamuoyunun gündemine taşıyan süreci başlattığında birazcık umutlandım.

Çünkü İş makinelerinin önüne kendini siper eden milletvekili gördük.

Çünkü Gezi’ye giren polise nezaketle yargı sürecinde olduklarını, bunun hukuksuz olduğunu anlatmak isteyen şehir plancılarını, peyzaj mimarlarını gördük.

Çünkü Gezi Parkı’na ellerinde fidelerle, akın akın gelen gençlerin “ağacımca dokunma” haykırışlarını duyduk.

29 Mayıs akşamı Gezi’de şarkılar söylendi, halaylar çekildi, mutlu, neşeli ve heyecanlı binlerce insan bir araya geldi.

Ancak o coşkulu gecenin ardından 30 Mayıs sabahı, yüzlerinde en ufak insani belirti taşımayan “Yelekli adamlar”; ‘çevre katline dur’ demek için parkta yatıp kalkan şehir plancıları, mimarlar, çevrecilere aldırış dahi etmeden yaşlı, genç, çocuk var bu çadırlarda düşüncesinden uzak “Şafak Baskınıyla” yıkıp, yakıp, talan ettiler parkı.

İşte o “Şafak Baskını” her yaştan, her çevreden, her ırktan, her dinden, her siyasi görüşten, hatta hiç siyaset bilmeyen, belki de birbirini hiç tanımayan, tanımayacak bir birinden çok farklı insanları, ortak gelecek özlemleri ve ortak tepki paydasıyla bir araya getiren eylemselliğin ilk kıvılcımı oldu.

Bu kıvılcım dalga dalga yayılan “Bu daha başlangıç mücadeleye devam” sloganına dönüştü.

Direnişle başlayan kitleselleşme; aslında Türk insanının evriminin durmadığını, evrimleşmeyi sadece kişilerin kendi içinde durdurduğunu 30 Mayıs günü başlayan süreçle anladım ve anladık.

Gezi Parkı ile ilgili devam eden yargı sürecine rağmen, Gezi hukuksuz inşaatın şantiyesi haline gelmişti. Ancak bir anda parkın dışına taşan, öncelikle İstanbul geneline yayılan harekete başta Ankara olmak üzere, İzmir, Adana, Eskişehir, Antakya derken 45’ in üzerinde kentin ve dünyanın birçok ülkesindeki katılım, bir dirilişin, kendine güvenin ve başkaldırının sembol hareketiydi.

12 Eylül’den bu yana süren toplumun üzerindeki kalın perdeler kalkmış, hafızaların raflarına kaldırılan yangılar, raflardan indirilmişti. Roman ve belgesel sayfalarının aralarında kalan tozlu hikayeler, hayat sahnesinde bağımsız ve eşzamanlıydı. Ancak çoğunluğu gençlerin oluşturduğu spontane eylemsellik kısa sürede de büyük bir halk hareketine dönüştü.

İktidarın beklemediği, hesaplayamadığı bu durum emniyet güçleri eliyle orantısız yıldırma, baskılama, saldırma tekniklerini geliştirerek vahşet sınırlarını zorladı.

AKP’nin haplarından olan demokrasi, özgürlük, terörle mücadele, uzlaşma yalanları açık ve aleni sivil darbeye dönüştüğünde, halk bu hapları artık yutmayacağını meydanlardan haykırdı. Çünkü halkın korku eşiği çoktan aşılmıştı.

Sivil darbeciler, demokrasiye falan inanmadıkları için, tehdit ve taciz ederek, baskılama, saldırma, gözaltına alma süreçleriyle eş zamanlı torba yasaları da geceleri TBMM’den geçirmeye başladılar.

En son geçirilen yasalardan birisi de; TMMOB üye kuruluşları Taksim Gezi Parkı “yayalaştırma projesine” en başından itibaren gösterdiği net tavır sonucu “İntikam Yasası” niteliğinde olan yasadır. 9 Temmuz gece yarısı çıkarılan bu torba yasanın içeriğinde: “Bugüne dek meslek odalarının denetimine tabi olan harita, plan, etüt ve projelerin bundan böyle meslek odalarının denetimine tabi tutulmayacağı hükme bağlandı. Böylelikle TMMOB’ye bağlı odaların ve bu odalara bağlı meslek mensuplarının işlemlerini denetleme yetkileri ortadan kaldırıldı. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB)'un yetkileriyle birlikte gelirleri de yeni yasa ile Çevre ve Şehircilik Bakanlığı'na devredilmiş oldu.

TMMOB’un yaptığı yazılı açıklamada: Mühendis, mimar ve şehir plancıları odalarının mesleki denetim yapamaması; kıyılara, ormanlara, sulara, kültür-tabiat varlıklarına ve şehirlerin dokusuna zarar verecek nitelikteki harita, plan, etüt ve projelerin hayata geçirilmesinin önünde, bundan böyle etkili bir denetimin olmayacağı anlamına gelmektedir. Toplumda hiçbir tartışma ve değerlendirme imkânı yaratılmaksızın, sırf oy çokluğuna dayanılarak yapılan bu değişiklik, gerekçesi nasıl ortaya konulursa konulsun, doğrudan doğruya kamuya ve yurttaşlara büyük zarar vermiş; bundan sonraki süreçte verilecek zararlara adeta kapı aralamış bulunmaktadır.” Mağduriyeti açıkça gözler önüne sermiştir.

Artık ev alırken dikkat, yıkılır mı yıkılmaz mı, depreme dayanıklı mı değil mi, TMMOB denetimi yok artık.
Parklar, bahçeler, ormanlar imara açılabilir artık. Faşizan iktidar hiçbir şekilde denetim istemezken, lehine rant kapısını açarak en büyük denetimsiz rantiyeci olmuştur.

Yerli konvansiyonel medyanın görmezden geldiği olaylar, dünya gündeminde birinci sırada yerini alırken, ülkemiz tarihinde görülen en geniş katılımlı demokrasi, kent ve insan hakları mücadelesinin haklılığı yargı kararıyla bir kez daha ispatlanmışken, faşizan yönetim gece geçirilen torba yasalarla “İntikam Yasaları’nın” ardına sığınmıştır.

Babasını sattığımın memleketinde güzel bir şeyler olunca temkinli yaklaşmaya alıştık artık, hep bir hesap çıkıyor ardından çünkü.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster