Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Meydanların Sesine Kulak Vermek...


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 07 Haziran 2013
Geçerli Tarih: 18 Mayıs 2024, 22:23
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=14582


MEYDANLARIN SESİNE KULAK VERMEK...

 

Mısır halkı Hüsnü Mübarek yönetimini iktidardan uzaklaştırmak için günlerdir Tahrir Meydanında toplandı. Mübarek aleyhine gösteriler yaptı.

O günlerde Başbakan Erdoğan, Mübarek’e seslenerek,

“meydanların sesine kulak ver” diyordu!

Mübarek bir süre sonra gitti…

Suriye lideri Başer Esad’a karşı ÖSO (Özgür Suriye Ordusu) muhalefet ediyor.

Esad’ı devirmek istiyor.

Bizim başbakanda ÖSO eylemlerine destek veriyor.

Hatta ÖSO militanlarının Suriyeli sığınmacıların barındığı kamplarda kaldığı söyleniyor.

Yaralı ÖSO militanlarının Hatay ilindeki hastanelerde tedavi önceliğine sahip olduğu söyleniyor…

Başer Esad, rejimini korumak adına direniyor. Muhaliflerle karşı mücadele ediyor.

Başbakan Erdoğan, Başer Esad’a sesleniyor;

“Halkına zulmeden bir iktidarın meşruiyeti bitmiştir”

3 Kasım 2002 den bugüne kadar süren AKP iktidarı ile ülkemiz giderek otoriter, tek adam anlayışına doğru kaymaktadır.

Başbakan ne derse siyaset ona göre adım atmaktadır.

“Yeni anayasa” çalışmaları buna örnektir.

O ‘tak’ diye söylüyor, TBMM’de ‘şak’ diye yerine getiriyor!

TBMM’de elde ettiği güç nedeniyle;‘her istediğimi yapabilirim’ anlayışı ile hareket ediyor.

Oysa demokrasilerde çoğulculuk vardır.

“Milletten yetki aldık” sözü keyfiyet için söylenmektedir.

O yetki dilediğini yapma yetkisi değildir.

Demokrasilerde böyle bir anlayış yoktur…

Bu anlayış otoriter tek parti anlayışının ürünüdür.

İktidarın Taksim Gezi Parkı konusunda attığı adımlar bardağı taşırdı.

Gezi Parkı yerine AVM yapma projesi tepki çekti.

Ağaçların kesilmesini önlemek ve Gezi Parkına sahip çıkmak adına bir eylem başlatıldı. Ve iktidarın tutumu nedeniyle de eylem büyüyerek tüm ülkeye yayıldı.

İlk müdahale bile otoriter anlayışın göstergesi idi…

Tüm demokratik ülkelerde yurttaşlar demokratik tepkilerini ortaya koyabilirler.

O demokratik tepki koyanlara karşı orantısız güç kullanma ‘Polis devlet’ uygulamasıdır.

Bu müdahale eylemlerin büyümesine neden oldu…

Halkın yıllardır biriken tepkileri meydanlara çıkmasına neden oldu.

İstanbul’da Taksim Meydanı, Ankara’da Kızılay, İzmir’de Gündoğan Meydanları ve diğer kent meydanları günlerdir süren eylemlere sahne olmaktadır.

Eylemlerin yayılmasına, orantısız şiddet uygulaması kadar Başbakanın açıklamaları da etkili oldu.

Başbakanın meydan okurcasına açıklamaları, “ileri demokrasi”den çok tek adamlık modeline uygun açıklamalar oldu!

Bunun ilk örneği Mahkeme kararına rağmen, o kararı hiçe sayarcasına yapmış olduğu açıklamalardır.

Oysa,o açıklamada ‘yargı kararlarına uyacağız. Vatandaşlarımın evlerine dönmelerini istiyorum. Onların kaygılarını anlıyorum.’ Şeklinde konuşmuş olsa idi belki de gösteriler bu kadar sürmeyecekti.

Öyle demek yerine;

“Topçu Kışlasını yapacağız. Taksim’e Cami’de yapacağız” açıklamasını yapması eylemin genişlemesine ve büyümesine neden olmuştur.

Başbakanın tek hatası bu da olmamıştır.

“Siz yüz bin kişi toplarsanız ben de bir milyon kişi toplarım” açıklaması da meydan okuma olarak değerlendirilmiştir.

Ayrıca, “ %50’yi evlerinde zor tutuyorum” sözleri demokrasi ile yönetilen bir ülkenin başbakanına hiç yakışmayacak sözler olmuştur.

Başbakan çatışmacı bir dil kullanamaz… Ancak otoriter yönetimlerde liderler böyle konuşur.

Demokratik toplumlarda bu tür sözler tepki çeker.

Nitekim çekti de…

Günlerdir süren ve ülkeye yayılan eylemler ile bu söylemler arasında bir bağ kurulabilir.

Başbakan Afrika gezisinde iken gerek Cumhurbaşkanı Gül’ün, gerekse Başbakan Vekili Arınç’ın sözleri daha yumuşak ve yatıştırıcı olmuştur.

Ülkeye döndüğünde Başbakan’da aynı yatıştırıcı dili kullanır ve günlerdir süren eylemler biter diye düşünüyorduk, yanılmışız…

Afrika dönüşü gece yarısı hava alanı mitingi konuşması yanıldığımızı göstermiştir.

Başbakanın dili yine aynı sert dil!

Ya o gece yarısı mitingde açılan pankartlara ve atılan sloganlara ne demeli?

“İzin ver geçelim, Taksim’i ezelim.”

Bu sloganın atılmasına ve bu sözlerin pankartlara yazılmasında acaba Başbakanın “%50 yi evinde zor tutuyorum” sözlerinin etkisi yok mudur?

Elbette vardır.

Şimdi sormak gerekiyor.

Günlerdir meydanlarda eylem yapan göstericilere başbakan neden kulak vermez?

Hüsnü Mübarek’e verdiği akıla neden kendi uymaz.

Günlerdir göstericilere tomalardan su sıkılıyor, gaz atılıyor, coplanıyorlar…

Ölenler var. Gözü kör olanlar var. Yaralananlar var…

O zaman şu soru da sorulmalıdır.

Beşar Esad’a dediğin “halkına zulüm eden iktidar meşruiyetini kaybetmiştir” sözü AKP iktidarı içinde söylenemez mi?

Başbakan %50’nin değil, ülkenin başbakanı olduğunu anımsamalı ve demokratik bir ülkede başbakan olduğunu da bilmelidir.

Dilini de o bilinçle kullanmalıdır.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster