Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Hz. Muhammed'in Mucizesi Neydi?


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 09 Mart 2013
Geçerli Tarih: 28 Mart 2024, 20:18
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=13642


Hz. Muhammed'in Mucizesi Neydi?

Hadis kitaplarının bir çoğunda ,imamların vaizlerinde ve halk arasında Hz.Muhammed’e istinad edilen birçok mucizeler anlatılır. Halbûki ne hadis kitaplarında ne de halk arasında efsaneleşen bir takım mucizelerin hiçbirini Hz.Mûhammed göstermemiştir. Hz. Muhammed’den istenen mucizeler müşriklerin talep ettiği mucizelerdir. Örneğin , Hz. Mûhammed parmağı ile “Ay”ı göstererek ;

- “ Bakın işte Allah’ın âyeti mucizesi budur” diyordu, onlar ise Ay’ı yâr da görelim diyorlardı. Ancak Kûr’an’ı Kerim müşriklerin bu tür mucize taleplerini daima red etmiştir. Bundan dolayıdır ki Mekke ve Medine’de müşriklerin imân etmesi için hiçbir mucize gösterilmediği gibi imân edenlerin de imânlarının teyit olması için de hiçbir mucize gösterilmemiştir.

Kûr’an’ı Kerimde mucize kavramı geçmez . Âyet kavramı geçer.

Kûr’an’ın bakış açısına göre olağan dışı olan şey değil , olmakta olan şeyin kendisi mucizedir. Yani Ay’ı parmağı ile yarmak değil parmağı ile göstermiş olduğu Ay’ın kendisi bir mucizedir. Ancak müşrikler bunu hiçbir zaman anlamadılar. Öyle görünüyor ki Peygâmberden sonra ki kimi rivayetlerden de anlaşıldığı üzere müşriklerin ,mucize taleplerinin yerine getirilememesi ona inanmaları için adeta yetersiz bulunarak , Yahûdiler Mûsa hakkında Hıristiyanlar İsâ hakkında bir sürü mucizeler anlatıyor bizim peygamberin ondan kalır neresi var “nasıl olurda bizim peygâmberimizin mucizesi olmaz” diyerek müşrikler tarafından bir sürü talep edilen mucize isteklerinin çeşitli kitaplar yoluyla Hz. Peygambere isnat edilerek yaptırdığını görüyoruz.

Halbû ki Kûr’an’ı Kerim’deki âyetler gayet açıktır. Örneğin İsrâ sûresinin 90 ila 93 âyetinde “Dediler ki: Yerden bize bir pınar fışkırtmadıkça, yahut senin hurmalardan, üzümlerden oluşan bir bahçen olup, aralarından şarıl şarıl ırmaklar akıtmadıkça, yahut iddia ettiğin gibi, gökyüzünü üzerimize parça parça düşürmedikçe, yahut Allah'ı ve melekleri alenen karşımıza getirmedikçe, yahut altından bir evin olmadıkça, ya da göğe çıkmadıkça sana asla inanmayacağız. Bize gökten okuyacağımız bir kitap indirmedikçe göğe çıktığına da inanacak değiliz." De ki: "Rabbimi tenzih ederim. Ben ancak resûl olarak gönderilen bir beşerim." Buradan açıkça anlaşılacağı üzere Allah , müşriklerin Hz Peygâmberden istediği mucize taleplerini kesin olarak red etmiştir.

Öyleyse Hz. Peygamberin mucizesi neydi?

Kûr’an’ı Kerim’de geçen iki adet kavram vardır. İlki Hûlk-i Âzim, diğeri de Kûr’an’ı Âzim.

Ahlâk, Arapça hûlk sözcüğünün çoğuludur. Hûlk ise; insanın yaratılıştan sahip olduğu huy, din, tabiat, seciye, karakter, mizaç, adet, alışkanlık, yaradılış, insanın ruhsal-zihinsel halleri anlamındadır. İnsanın fiziki yapısı için çoğunlukla halk, manevi yapısı için ise hulk kelimesi kullanılmaktadır. Bir terim olarak ise “insanın iyi veya kötü olarak nitelendirilmesine sebep olan manevi vasıfları, huyları ve bunların etkisiyle ortaya koyduğu iradeli davranışlarının bütününe” verilen isimdir. Dolayısıyla Kûr’an’da “Biz sana Hûlk-i Âzim yani büyük bir ahlâk verdik denilir” Bir başka yerde de Kûr’an’ı Âzim verdik denir .Yani “şerefi ve şanı yüce Kûr’an’ı verdik denir. İşte Hz Peygâmberin mucizesi bu ikisidir.

Hz Peygâmberin öyle ahlâki özellikleri karakteri vardı ki onlar kemik gibiydi. Onları eğilip bükülmezdi. Küçük bir sıkıntı ,baskı ,uzlaşma teklifi veya çıkar karşısında bunları hemen terk etmez dik dururdu. Hz Peygâmberin Allah’tan başka hiçbir şeyin ya da durumun karşısında eğilip büküldüğü ve doğrulardan taviz verdiği görülmemiştir.. En büyük ahlâkı ise el emin oluşudur. Yani dürüst oluşudur. Asla yalan söylemez asla aldatmaz asla gıybet etmezdi ,doğruluk ,dürüstlük, mertlik ,cesaret, kardeşlik ,onda hiç değişmeyen ahlâk şeklinde tezahür ediyordu.

Görüldüğü gibi eğer bir mucizeden bahsedilecekse bundan daha büyük mucize ne ola ki… Eğer ki bizler de bu ahlâka sahip olabilirsek elbette mucizeler yaratabiliriz. Böyle bir şey mümkün müdür ? Elbette mümkündür. Herkes dürüst, güvenilir olabilir ,mert olabilir ,cesur olabilir ,kardeşliğe paylaşıma açık , Kûr’an da geçen ayetteki gibi ( Nahl 71) ihtiyacından arta kalanının tamamını dağıtırsak, sevgiye ,merhamete ulaşabiliriz. Hz.Peygâmber gibi herkes olabilir. Çünkü Hz. Peygâmber insanlar için en güzel örnektir.

Gel gelim diğer kavrama Âzim-i Kûr’an. Yani Büyük Kûr’an .İçinde kemikleşmiş değerleri olan zamana , şartlara ,duruma göre ,eğilip bükülmeyen belli başlı ahlâki değerleri ısrarla savunan bir omurga ortaya koyan kitaptır. Bunların ne olduğuna baktığımızda Kûr’an’ın baştan sona kadar sürekli tekrar ettiği , insanlardan edinmesi istenilen karakterlerin ne olması gerektiği üzerinedir.. Sevgi ve merhamet, doğruluk ve dürüstlük sahibi olması istenir. Adalet kavramına vurgu yapılır. İnfâk ,paylaşım, bölüşüm gibi değerlere sahip olması istenir. Bunlar Kûr’an’ın âzim değerleridir. Her toplumda her çağda ve zamanda insanoğluyum diyen her kişiden talep ettiği şeyler bunlardır.

İster Hıristiyan olsun ister Müslüman olsun ister Yahûdi, isterse ateist olsun bunlar insani ve evrensel değerlerdir. Bütün insanlardan namaz kılmalarını oruç tutmalarını hacca gitmelerini başlarını örtmelerini istemiyor . Bunlar müslümanların edinmesi gereken nüsukları ritüelleridir. Ama bütün insanlara mahsus olan değerler vardır. Örneğin birbirinizi seviniz insanlara merhamet ediniz. Doğru olunuz, dürüst olunuz,zûlme karşı adâletin yanında olunuz. İşte Âzim olan Kitâp bu manaya geliyor.

İşte bu iki mucize sayesinde Mekke ve Medine’de büyük bir devrim olmuştur. Bu ahlâki değerleri ete kemiğe büründüren insanlar karşısında müşrikler tutunamamıştır.

Bir toplumun en güçlü kişisi kimdir diye etrafımıza sorsak alacağımız cevaplar aşağı yukarı bellidir. Parası çok olan, iktidarı olan,şanı şöhreti çok olan vs . Halbuki toplumun en güçlü kişisi günah ve suç işlememiş olandır. Araştırıldığında bir günahı, bir suçu , yamukluğu ya da şimdiki tabirle kasedi ortaya çıkmayan kişidir güçlü olan. Böyle olduğu içindir ki karşısında kimse duramaz . İşte Hz. Mûhammed böyle bir kişilikti. Ve onun karşısında duramadılar. Her türlü iftirayı attılar, savaştılar ama onun bu ahlâki değerleriyle ters düşecek hiçbir şeyi gösteremediler.

Bugünkü durumu görmüş olsa gerek Hz.Mûhammed bir hadisinde şöyle buyurmuştur.” Bir kişinin namazına orucuna ve alnındaki secde izine bakmayınız güvenilir olup olmadığına bakınız. Güvenilir olmayanın dini de yoktur. Yine başka bir hadisin de ise : “Kişinin alnındaki seccade izine ve hırkasına bakmayınız dinar ve dirhemle olan ilişkisine bakınız. Güç eline geçtiğinde ne yapıyor ona bakın”buyurmuştur.

Kısacası, adamın iyisi para güç servet eline geçtiğinde belli olur. Bunu nasıl kullandığına göre ahlâki karakteri dindarlığı ortaya çıkar.

Gerisi lâf-û güzâftır.

R.İhsan Eliaçık


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster