Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


On yılda 344 milyar dolar cari açık


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 15 Şubat 2013
Geçerli Tarih: 29 Mart 2024, 16:58
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=13294


On Yılda 344 Milyar Dolar Cari Açık

 

 

Cari açıkta bıçak kemiğe dayandı. 2012 yılında büyüme yüzde 2.5 oluyor. Fert başına büyüme yüzde bir düzeyinde kalıyor. Yine de Türkiye 50 milyar dolar cari açık veriyor.

 

Yüksek enflasyon dönemlerinde, bütçe açıkları sorun idi… Şimdi dış açıklar daha büyük sorun oldu. Bütçe açıkları ve enflasyon milli gelir içinde haksız transferlere neden oldu. Cari açık ile de maalesef soyuluyoruz.

 

Aklı başında bakanlar bile , bu işten endişe duymaya başladı. Buna karşılık MB başkanı , hala cari açık için yüzde 5 hedef diyor. Yüzde 5 hedef demek 45 milyar dolar cari açık demektir. En büyük istikrar sorunu da budur. Çünkü Türkiye hep kaybedenler kısmındadır.

 

Ekonomi Bakanı zafer çağlayan , ‘’TL çok değerlidir.. Efektif kur endeksi 120’nin üstüne çıktı ( Yani TL dolar ve diğer dövizler karşısında yüzde 20 değer kazandı ) ABD , Çin, Japonya ve Euro bölgesi paralarının değerlenmesini engellerken , biz tersini yapıyor, TL’ nin değerlenmesini sağlıyoruz. İhracat için önemli bir tehlikedir. ‘’diyor… Buna karşılık Merkez Bankası yayınladığı kitapçıkta , bağımsızlığın neden şart olduğu gibi konuları işlenirken, Merkez bankalarının neden hükümetten bağımsız olduğunu da açıklıyor.

 

Merkez Bankasına sormak gerekir ..Yani bağımsızlık uğruna ülkenin kan kaybetmesine seyirci mi kalmak gerekir ? Kaldı ki , MB’nın bağımsızlığı tartışılmıyor… Uygulamakta olduğu politikaların yanlış ve eksik olduğu tartışılıyor.

 

Yasalar uygun değil diye TL’ nin değerli para olmasına yol vermek mi gerekir ? Bu nedenle 2003 yılından bu yana geçen 10 yılda , Türkiye 344 milyar dolar cari açık verdi.

 

Öncelikli sorun bu cari açığı nasıl çözeriz sorunudur ? Tartışılmakta

 

olan yöntem , büyüme oranının düşürülmesidir. Mamafih 2012 yılında büyüme oranı yüzde 2.5 ve fakat cari açık yine çok yüksek oldu. Bu demektir ki Büyüme oranını düşürmek cari açığı tek başına düşürmeye yetmiyor.

Aslında , büyüme cari açığı etkiler … Ancak çok açıktır ki , düşük kur (değerli milli para ) da ithalatın artmasına ve ihracatta rekabet gücünün azalmasına neden olur. Bunun içindir ki , her ikisini de birlikte değerlendirmek gerekir. Ne var ki , öncelik Milli paranın aşırı değerli olmasını önlemektir.

Sanayi yüzde 70 oranında ithal aramalı kullanıyor. Eğer TL değerli olmaya devam ederse, büyüme dışa bağımlı olmaya devam eder. Büyümeyi frenlemek için, talep eksikliğinde , kapasite kullanım oranı ve sanayi üretim endeksi düşer. Ancak bu durum ekonomide verimliliğin düşmesine ve maliyetlerin artmasına neden olur. Bu gün enflasyonun kronik yapı kazanmasının bir nedeni de budur.

Merkez Bankası 2003 yılı ve TÜFE bazlı , Ocak ayı reel kur endeksi 120.76 dir. Bu demektir ki , bu gün 1.77 TL olan doların , gerçekte 2.13 TL olması gerekir. İhracat açısından bu gün bir dolarlık mal ihraç eden ihracatçının eline 1.77 lira geçiyor. Eğer gerçekçi kur olsaydı , eline 2.13 kuruş geçecekti. İhracat cazip olacaktı. Buna karşılık ta ithalat aynı oranda daha pahalı olacaktı. İthalat pahalı olunca bu defa ara malını içerde üretmek daha cazip olacaktı.

 

Ne var ki , içeride hemen üretime geçemezsiniz… Birkaç yıllık geçiş dönemi gerekir. Yapılması gereken , kur politikasını değiştirmek ve birkaç yıllık geçiş süresi içinde , ithal ettiğimiz aramalı ve hammaddeyi içerde üretmektir. Elbetteki aramalı ve hammaddenin tamamını içerde üretmek mümkün değildir… Ancak ithal girdi oranını yarı yarıya azaltmak mümkündür.

 

EKONOMİ SPEKÜLASYONA TESLİM

 

Ocaktan ocağa son bir yılda IMKB endeksi yüzde 54 oranında arttı. TÜFE’ye göre indirgendiğinde borsanın yüzde 43.5 reel getirisi oldu. Yani borsaya yüz lira yatıran, bir yıl sonra parası 154 lira oldu. Enflasyonun etkisinin giderdikten sonra da bu yüz liranın satın alma gücü 143.5 lira oldu.

 

Başka bir ifade ile Ocak 2013 te, borsanın bir yıllık reel getirisi yüzde 43.5 oldu.

Diğer finansal yatırım araçlarının tamamı son bir yılda ,reel anlamda kayıp getirdi. Mevduat faizi -0.4, Dolar -10.4, Euro – 7.76 ,külçe altın ise -9.17 oranında reel anlamda zarar getirdi.

2012 yılında büyüme oranı yüzde 2.5 dolayındadır. Borsada hisse senetleri işlem gören Şirketlerin karı artmadı … Yatırımları artmadı … Hisse senetleri hangi kritere göre bu kadar arttı ? Bunun adına balon derler . Balonlarda şiştiği gibi söner.

Borsada yapılan işlemlerde yabancıların payı yüzde 70 dolayındadır. Bu demektir ki borsaya büyük tasarruflar, spekülatif para ve hedge fonlar hakimdir.

Yabancının payının yüksek olması, borsa için bir sigorta olarak görülüyordu. Biz de yabancıların çıkışı zor olur, diyorduk. Çünkü endeks düşünce insanın aklına, kime satacak? sorusu geliyordu.

Ancak zor oyunu bozar. Küresel ekonomik kriz nedeniyle yabancı fonların paniklemesi ve önceden kazandıklarıyla yetinmeleri gibi hesaplardan çıkışı da hızlanabilir. Bu anlamda 2013 yılı kritik bir yıldır.

Mamafih , hızlı çıkan borsa hızlı inmeye başladı. Söz gelimi Ocak ayında 86.300 ‘e kadar çıkan IMKB 100 endeksi , dün 78 bin dolayında idi. 15 günde yüzde 10 dolayında geriledi.

Borsaya spekülasyon hakim olduğu sürece, borsa tasarrufların yatırıma yönelmesi şeklindeki gerçek işlevini yapamaz. Bu tüm dünyada böyledir. Yetmedi , borsada spekülasyona yol açan sıcak paranın gittiği ekonomilere , ciddi yabancı yatırım sermayesi de gitmiyor.

Oysaki , Türkiye’nin sıfırdan yatırım yapacak , istihdam yaratacak ve ithalatın azalmasını sağlayacak , sıfırdan yeni yatırımlara ihtiyacı var.

Merkez Bankasının , ödemeler blançosuna göre , 2012 yılında portföy yatırımları için gelen para 40.8 milyar dolar , buna karşılık doğrudan yabancı sermayesi girişi 8.3 milyar dolardır. Bu 8.3 milyar doların da 2.6 milyar doları yabancıların aldıkları gayrimenkuller nedeniyle giren paradır.

Hiçbir ekonomide ve küresel dünyada tam rekabet şartları yoktur. Bunun içindir ki , bir çok ülke sıcak parayı kontrol ediyor. Türkiye son on yıldır , sıcak paranın getirdiği suni refah ortamında yaşıyor. Ne var ki sıcak para da kısa vadeli bir borçtur.. Üstelik ne zaman çıkacağı belli olmayan bir kısa vadeli borçtur.

Bu gün ülke sıcak para tuzağına düşmüştür. Sıcak para girişi , cari açığın üstünde olduğu için kur baskısı devam ediyor. TL değerleniyor… Bu nedenle de cari açığı kesemiyoruz.

2012 yılında 48 milyar dolar cari açığa karşılık sıcak para , dış kredi ve doğrudan yatırım olarak giren döviz 69.7 milyar dolar oldu. Gayrimenkul satışı dışında bu giren paranın tamamı sıcak para ve dış borçtur. Bu borçla kabadayılık satıyoruz… Gerçekte ise borç yiyen kesesinden yer.

Bundan sonra sıcak paranın kontrol edilmesi zordur. Siyasi iktidar ve ekonomi sıcak paraya afyon gibi alışmıştır. Eğer kontrol edilirse hızla çıkar ve kırılganlık artar.

Bu aşamadan sonra yapılması gereken , kur politikasını bir zaman içinde değiştimek ve bu arada sıcak paradan küçük oranda munzam karşılık ayırarak , onu kayıt altına almaktır.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster