Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster


Ölüme Bir Adım Mesafedeyim


Açıklama:
Kategori: Köşe Yazarları
Eklenme Tarihi: 14 Haziran 2012
Geçerli Tarih: 10 Mayıs 2024, 14:21
Site: Görele Sol Platformu
URL: http://www.gorelesol.com/yazar.asp?yaziID=11055


Ölüme Bir Adım Mesafedeyim

 

Bir Kızılderili atasözüyle başlayacağım;

“Doğum yapan her şey dişidir. Kadınların ezelden beri bildiği kainatın dengelerini erkekler de anlamaya başladıkları zaman, dünya daha iyi bir dünya olmak üzere değişmeye başlamış olacaktır.”

Tarih boyunca kadın sayısız görevler üstlendi ve kadının yaşamdan aldığı en büyük ödülü öncelikle doğurduğu çocukları oldu.

Çünkü anne olan kadın; mutluluğu, sevinci, heyecanı, bekleyişi, yeniden doğuşu ve en önemlisi karşılıksız sevmeyi, doğurduğu çocuğuyla öğrenir.

Kadının, bir erkeğe eş olup ona çocuklar doğurmakla “kadınlık görevini” yerine getirmiş olacağı şeklindeki geleneksel inanış, modern bir toplum olma yolunda hızla yol almaya çalışan Türkiye’nin bu hızını kesen ve onu yavaşlatan bir rol oynamaktadır. Burada temel hız kesici faktör ise, modernleşmenin kadını “ahlaksız” hale getirerek geleneksel aile yapımızı bozacağı şeklindeki korkulardır. Oysa modernleşme ahlaksızlık değildir. Toplumumuzda suç artışının temel etkeni, artan işsizlik ve bireylerin yetersiz geliridir. Buna rağmen önemli bir işgücünün toplumsal kalkınmaya katılamaması, sadece o işgücüne sahip ailelerin değil, tüm toplumun bir kaybıdır.

Tüm tartışmaların ortasından bir yerlerden konuya bakıyorum:

Kadının Statüsü Genel Müdürlüğünce hazırlanan” Türkiye’de Kadının Durumu” Aralık 2010 raporuna göre, halen 4 milyona yakın kadın okuma-yazma bilmediği gerçeğini görüyorum.

Şehirlerde evli 100 kadından 18’i, köylerde de her yüz kadından 76’sı eşleri tarafından dövülüyor. Bu istatistikî bir veri ve istatistik verilerine göre bile durum çok vahim.

Adalet Bakanlığı verilerine göre 2002 yılında 66 olan kadın cinayeti, 2007 yılında 1077'ye yükselirken, resmi olmayan rakamlara göre de 2009'da 1126 kadın öldürüldü. Bu kurbanların öldürülmeden önce, eşleri tarafından yoğun şekilde şiddete maruz bırakıldıkları da rapora yansıyan başka bir detay!

71 ülkede 15 ila 64 yaş arasındaki kadınların en az yarısı işgücü kapsamında yer almaktadır. Olayın genelinde, kadınların işgücüne katılım oranının en yüksek olduğu yerler gelişmiş olan ülkeler ve Afrika’nın Alt Sahra kuşağı olmaktadır. Bu oranın en düşük olduğu 23 ülkenin yaklaşık dörtte üçü çoğunluğun Müslüman olduğu ülkelerdir.

Sizleri bu rakamlarla sıkmayacağım. Ama bilinmesi gerektiğine inanıyorum. Eğitimin yaygınlaşmadığı, şiddetin azalmadığı, tecavüzün tacizin arttığı, hala kuma geleneğinin sürdüğü, yeni iş alanlarının açılmadığı, kadının üst yönetim kademelerine gelemediği ülkemizde, konu kadına geldiğinde ve hatta kadın üzerinden siyaset yapıldığında bunları yeniden anımsatma gereği duyuyorum.


Merter Platformu kurucu üyelerindenim, Platformun kuruluş amacını ve gezilerimizi farklı yazılarda paylaştım.


Okuma oranımız ile ilgili kısacık bir hatırlatma daha ekleyeceğim: “Türkiye’de ihtiyaç malzemeleri sıralamasında kitaplar 235. sırada yer almaktadır. Dünyada çocuklara özel günlerde kitap hediye edilmesi sıralamasında Türkiye 180 ülke içinde 140.sırada yer almaktadır. Türk çocukları kitap okuma konusunda çoğu Afrika Ülkelerinin gerisinde kalmış durumdadır.”. devam ediyor bu açıklamalar.

Okuma oranın yok denecek kadar az olduğu ülkemde hala siyaset eğitim ve kadın üzerinden yapılıyor ve yapılmaya da devam ediyor.

Yıllarca edecek gibi de görünüyor.

Çünkü tutuyor.

Çünkü geri planda olanları görmemiz istenmiyor.

Çünkü kadın iyi bir malzeme, çünkü Avrupa Birliği'ne ilerleyen Türkiye'de devlet mekanizması, hükümet ve bürokrasinin karar alma organlarında ne yazıktır ki hala kadının adı yok.

TBMM bir avuç kadın vekil var, onlarda siyasi iradenin kendilerinde olmadığını, mevcut iradenin gücüne ve baskısına yenik olduklarını kabul etmeden sadece konuşuyorlar. Yada konuşamıyorlar bile bir şeyler geveleyip duruyorlar.


Kısacası yeniden diyorum ki; kadın eğitilmezken...

Töre cinayetleri önlenemezken...

Yaşamın çeşitli alanlarında eşitsizlik devam ederken... İşsizlik her geçen gün katlanırken...

Berdel sürerken...

Kadının kafasındaki düşünceler, önce tesettüre girerken.

Batı standardında eğitim yapabilme hakkı, yasalarla 4+4+4 gibi abuk bir sisteme oturtulurken…

Şimdi tartışma Kürtajın yasal olmamasıymış.

Bırakın beyler, kadının saçını, başını, eğitimini önemseyin.

Bırakın beyler, kadının çocuğu konusunda vereceği kararı onu şiddetten koruyun.

Bırakın beyler bu işleri kadını düşük yapmaktan koruyun.

Düşük yapmak için kaç kadın kendi canını tehlikeye atıyor?

Kaç kadın istenmeyen gebeliğinin sonucunda bebesinden ayrılıyor ayrılmak zorunda bırakılıyor?

Doğacaklara biz bakarız demek geleceğe meydan okumakla eş.

Siz önce doğmuş olanlara, yaşayanlara sahip çıkın onların hak ve hukuklarını koruyun.

Var olan sorunların bir kısmı dahi çözülebiliyor mu?

Veya ne kadarı çözülebiliyor biz ona bakalım.

Çözmeye çalışanı da alkışlayalım.

Bayım sen hiç anne oldun mu?
Ölüme bir adım mesafede sadece bir adım mesafede durdun mu? “Kürtaj Cinayettir” diye bağırırken kaç kadının çaresizliğin girdabında kıvranarak düşük yapmak isterken öldüğünü gördün mü?

Ölüme sadece bir adım mesafe…

Ben biliyorum 80’li yılların başında Türkiye’de kürtaj yasaktı ve 1 yılda yaklaşık 400 bin düşük olayı vardı bilinen.

Kadınlar canları pahasına; kibrit çöpü, sabun koyma, tavuk teleği, bıçak sokma, gaza oturma, kaynayan su üzerine oturma, yüksek yerden atlama, sallanma, bedene vurmak, aspirin - gripin içme, karnının üzerine taş koyma, soğan kabuğu kaynatıp içme gibi yöntemlerle düşük yapmaya çalışırken ölüyorlardı.

Canları pahasına…

Biz gelenekçi bir toplumuz, değer sistemlerimiz kuşaktan kuşağa aktarılıyor. Yirmi birinci yüzyılda bile bu gelenekler sürüyor hala.

Kısacası 1983 de çıkan kürtaj yasasına çok emek verildi.

Kadınlar haklarını hiç de öyle bir çırpıda ya da oldubitti olarak hiçbir zaman almadı, alamadı. Şimdi olduğu gibi meydanlarda bağırdı. Meclis kapılarını aşındırdı. Yeri geldi coplandı yeri geldi göz altılara maruz kaldı.

Günahını da, sevabını da bilerek davrandı.


Beyler bırakınız yasayı ve susunuz; Bu Yasa Kadınların Yasası.


Sayfayı Yazdır | Pencereyi Kapat | Resimleri Göster