Feminizmin uzun soluklu bir mücadele olduğunu feminist
hareketin her aşamasında görmek mümkündür. Bu mücadele kadınların özgürleşme
deneyimlerinin ve kadınların düşünsel dönüşümünün tarihidir. Feminizm erkekliğin
eleştirisi olmakla birlikte kadınların kendi güçlerini birleştirme ve bu gücü
siyasi olarak örebilme kabiliyetidir. Kadınların erkeklere rağmen kendi
başlarına yarattıkları bu eşsiz deneyim tıpkı diğer deneyimler gibi ufuk
açıcıdır. Ancak erkeklerin bütün bu değişim ve dönüşümden nasıl bir ders
çıkarabildiğini henüz somut olarak görmüş değiliz.
Efendi ve köle ilişkisinde kölenin özgürleşmeye daha
yakın olması, efendinin ise kendini özgürleşmeye açmak istememesi; kadının
özgürleşmeye daha yakın, erkeğin daha uzak olması felsefi bir tartışmaya açık da
olsa özgürlük mücadelelerinin hep ezilen ya da yok sayılan kesimlerin
varoluşlarından çıktığını görüyoruz. İster ekonomik, ister toplumsal cinsiyet
isterse din temelli olsun siyasetin özgürlükçü yanını örgütleyebilenler hep
iktidar sahiplerini hayal kırıklığına uğratanlardır.
Erkeklerin de iktidar anlamında eski türevlerinin
yaşadığı hayal kırıklığını yaşadığını söylemek ise oldukça erken olacaktır. Bu
anlamda erkeklerin kaybetmeye tahammül edemediği şey kadınların özgürlükçü
yaratıcılıklardır.
Erkeklerin siyasi iktidar anlamında kendini yıkması ve
yeniden farklı erkekliklere açık bir toplum inşa etmesi hâlâ hazırda zor
görünüyor. Çünkü daha birçok erkek erkekliği tartışmak istemediği gibi kadınlığı
tartışma konusu yapabiliyor. Hatta bazı feminist söylemlere sahip olan erkekler
erkekliği kişisel bir süreç olarak okuyup makro ataerkil tahakkümü görmezden
gelebiliyor.
Bundan dolayı bazı erkekler sıklıkla erkeklikten
vazgeçmeyi kişisel bir tercih olarak algılayabiliyor. Bu algının bir adım ötesi
olan erkekliğin kamusal anlamına dair suskunluğu ise devam edebiliyor. Erkekliği
masaya yatırmanın özgürleştirici bir süreci örebileceği erkekler tarafından
sıkça unutuluyor. Kamusal erkeklik, erkekliğin demir bir leblebi olduğunu
söyleyip bunun üstüne kolayca yatabiliyor.
Tüm bu olumsuz anlamlarına rağmen erkekliğin hâkim
olduğu her alanda erkeklerin kendi erkeklikleri üzerinden bir süreç
yaratabilmesinin mümkün olabilir mi? Erkeklerin kendi erekliklerinin oluşum
süreçlerine geri dönmeleri ve bu süreçleri eleştirel bir şekilde dilendirmeleri
bir çıkış olabilir. Bu çıkış erkeklerin kendi içinde tek tip olmadığını farklı
farklı erkeklik biçimleri içinde olduklarını oraya çıkarabilir. En önemlisi de
erkekliğin ittifak yapılacak bir özgürleştirici politika olmadığını bir iktidar
olduğunu bu nedenle erkeklerin kendi aralarındaki erkeklik farklılıklarının
özgürleşme politikası açısından önemli olduğunu söyleyebiliriz.
Ancak erkeklik hakkında bugün hiç de o kadar
özgürleştirici bir süreç yaşamadığımızı da farkındayız. Çünkü söz konusu
feminizm olunca erkekler nedense hep kadınları ve kadınlık durumlarını konuşmayı
kendine bir görev ediniyor. Bu görev öylesine bir noktaya varıyor ki kadınlar
adına düşünmeyi, kadınlar adına karar vermeye, böylece erkek aklının tekrar
erkekliğe rücu etmesine kadar işler varabiliyor. Erkeklerin bir an için
erkeklikten uzakmış gibi yapması ama sonunda yine kendi erkekliğini temize
çıkarma sevdası belirebiliyor.
Yani erkekler kendi erkekliklerinin siyasi iktidar
anlamında ne gibi tahakküm biçimleri kurduğunu tartışmaya açmaktan özenle
kaçınırlar. Sokakta, evde ya da kamusal mekânlarda erkekliğin baskın
karakterinin kimleri ezdiğini nedense kendilerine sormaktan korkarlar. Çünkü bu
erkekler erkekliği konuşmak yerine savaşı ve kadınları konuşmayı kendilerine iş
edinirler.
Kimi erkekler işin hemen kolayına kaçıp bu davranış
biçimlerini psikolojiye bağlayabilir. Ancak erkeklerin bu tutumunu psikolojik ya
da sosyolojik bir nedenle sadece açıklayamayız. Çünkü erkeklik siyasi bir
iktidar meseledir. Erkekliği ancak ve ancak özgürlük ve iktidar bağlamında
açıklayabiliriz.
Bundan dolayı toplumsal cinsiyet bağlamında erkek
olarak erkekliği tartışma düzlemine çekebilme gücünü bulmalıyız. Böylece
erkeklikten menkul siyasi iktidarın kendi düzlemine çekilmesi, kadınların
mücadelesinin ötesinde erkeklerin erkeklik iktidarından kendilerini kurtarması
için bir fırsat olacaktır. Cinsiyet belasını ve erkekliği tartışmak bunu
yaparken erkeklikten başlamak en doğru başlangıç olarak karşımızda duruyor.
Erkeklerin özgürleşmesi erkeklikten uzaklaşması ve erkeklik yasasını demokratik
bir şekilde dönüştürmesinden geçiyor.
Bu anlamda büyük dönüşümler sadece ekonomik değil aynı
zamanda cinsiyet temelinde de olduğu oranda özgürlükçü bir dünya hayal
edebiliriz. Bunun için erkeklerin iki dudağı arasında kalmayacak somut
pratiklere dayanan özgürlükçü bir aktivizme ihtiyacımız vardır.
Sanırım bu aktivizm için erkeklerin kendi
erkekliklerini kamusal tartışmaya açması erkeklerin kendi erkeklikleri ile dalga
geçmesi önemli ve özgürleştirici bir kazanım olabilir. Biz Erkek Değiliz
İnsiyatifi’nin (BEDİ) kendilerine verdikleri isimde geçen ‘erkek değiliz’
ifadesinin siyasi iktidar anlamında erkekliği sorgulaması kamusal olarak oldukça
önemli bir adımdır. Ancak erkek olduğumuzu en azından erkeklerin çoğunluğunun
erkeklik ideolojisinin sultasından geçtiğini kabul ederek erkekliği tartışmayı
da bıkmanda usanmadan süreklileştirmeliyiz. Ancak bu şekilde erkekliğin altın
kurallarını deşifre edebiliriz.