Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
HES'ler Yasalara Aykırı
13 Aralık 2010, 00:42

HES'ler Yasalara Aykırı

Rize İdare Mahkemesi Yine Bilimsel Rapor Gibi Tarihi Bir Karara İmza Attı!...

 

HES'ler Yasalara Aykırı

   

Rize İdare Mahkemesi Yine Bilimsel Rapor Gibi Tarihi Bir Karara İmza Attı!...

HES’ler Yasalara, Hukuka ve Mevzuata Uygun Değil… Kamu Yararı Yok!

 

 

Gençağa Karafazlı – Musa Yazıcı

Rize İdare Mahkemesi, Artvin’in Borçka ilçesi, Camili (Maçahel) bölgesi Düzenli Köyü sınırları içerisinde, Kiler Holding’e bağlı 4 enerji şirketinden birisi olan Gülkar Enerji firması tarafından yapımı planlanan 5.05 megavat kurulu gücündeki Düzenli HES projesi için adeta bilimsel rapor gibi tarihi bir karar daha verdi.

Camili Çevre Koruma Derneği ile 19 yurttaş tarafından, Artvin İl Tarım Müdürlüğü’nün Düzenli HES projesi imar planı yapılması amacıyla ‘tarım dışı amaçlı kullanım izni’ vermesine karşı, bu işlemin 5403 sayılı Yasaya aykırı olduğu ve toprak koruma projesi hazırlanmadan böyle bir izni verilemeyeceği iddiasıyla açılan davada Mahkeme, hukuka, mevzuata ve kamu yararına uygunluk bulunmadığına hükmetti.

 

Anayasa ve Kanunlara Gönderme

Mahkemenin kararında Anayasa’nın 56. maddesine gönderme yapılarak, 2872 sayılı Çevre Kanunu’nun 1. maddesi hükümlerine yer verildi. Kararda ayrıca, 5403 sayılı Toprak Koruma ve Arazi Kullanımı Kanunu’nun 12. maddesi ile aynı kanunun 13. maddesi hükümleri de açıkça yazıldı.

 

Uluslararası Sözleşmelere Aykırılık

Rio Sözleşmesi olarak bilinen, 1992’deki BM Çevre ve Kalkınma Konferansından çıkan Biyo Çeşitlilik Sözleşmesinin içeriği ile bu sözleşmeye Türkiye’nin de taraf olduğunun vurgulandığı kararda, mahkemenin 13.05.2010’da bölgede bilirkişi incelemesi yapılmasına karar verildiği, 30.09.2010 tarihinde bölgede bilirkişi incelemesi yapıldığı ve 27.10.2010 tarihinde ise bilirkişi tarafından hazırlanan raporun mahkeme kayıtlarına girdiği belirtildi.

 

UNESCO’nun, 29 Haziran 2005 tarihinde ‘Dünya Biyosfer Rezerv Alanı’ olarak ilan ettiği Artvin’in Maçahel (Camili) Vadisi üzerindeki 8 HES projesinden birisi olan Düzenli HES projesi için hazırlanan raporda, Dünyanın Türkiye’deki tek Biyosfer Rezerv Alanı olan Camili Vadisinde yapılması planlanan HES projelerinin ‘kamu yararı’ başta olmak üzere ‘İmar Mevzuatına, planlama tekniklerine ve plan bütünlüğüne’ uygun olmadığı kaydedildi.

 

Projeler Bilimsel Dayanaktan Yoksun

Kararda, bilirkişi raporunda, ‘davaya söz konusu HES projesinde olduğu gibi bilimsel dayanaktan yoksun, yalnızca amacına yönelik parçacıl planlarla doğal varlıklarımız yok olmayla karşı karşıya kalacaktır’ denildiği ve Çevre ve Orman İl Müdürlüğü’nün havza bazında koruma-kullanma dengesini belirleyecek gerekli inceleme ve araştırmaları yapması ve çevresel kısıtları ortaya koyması gerektiğine de vurgu yapılırken; Camili Vadisinin Doğu Karadeniz Bölgesindeki kaynak değerleri yönünden oldukça zengin ve diğer doğal alanlara sahip çok sayıdaki en önemli vadilerden biri olduğu, ekolojik, hidrolik, biyolojik ve peyzaj değerleri açısından oldukça önemli bir alan olduğu vurgulandığına işaret edildi.

 

Çok Özellikli Koruma Alanı

Türkiye’de Dünyanın Biyosfer Rezerv Alanı olarak ilan edilen tek bölgenin Camili Vadisi olduğuna dikkat çekilen raporda ayrıca, Uluslararası Çevre Koruma Örgütü (CI), Dünya Bankası (WB) ve Küresel Çevre Fonu (GEF) tarafından da Dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin ve aynı zamanda tehlike altındaki en önemli karasal ‘Ekolojik Bölgesi’nden biri olarak tanımlandığı; Avrupa-Sibirya Floristik Bölgesinin Kolşik kesiminde kalan bu alanın Batı Avrasya’daki Üçüncü Zamana ait ormanların en önemli sığınak ve reklit alanı durumunda olduğuna ve Dünya Doğayı Koruma Vakfı (WWF) tarafından uygulanan ‘Yüksek Koruma Değerli Ormanlar Projesi’ kapsamında izlendiğine işaret edildi.

 

Anayasa’nın 90. maddesine de gönderme yapılan raporda, ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir’ ibaresine yer verilerek; Camili Vadisi’nin ulusal ve uluslararası birçok düzenlemeye göre korunması gereken alanlar arasında yer aldığı, 1992’de Rio’da imzalanan ‘Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi’ ile 1979’da Bern’de imzalanan ‘Avrupa’nın Yaban Hayatı ve Yaşama Ortamlarının Korunması Sözleşmesi’ ile AB Katılım Müzakereleri çerçevesinde imzalanan aynı yöndeki  sözleşmeden de söz edildi.

 

Sürdürülebilir Kalkınma ve Çevre Arasındaki Dengeler

Mahkeme kararında, Sürdürülebilir Kalkınma ve Sürdürülebilir Çevre ilkeleri arasında sağlıklı bir denge kurulması gerektiği, bu nedenle sürdürülebilir bir ulusal kalkınma hedeflenirken, milyonlarca yıldır devam eden ekolojik dengenin bozulmamasına ve yine milyonlarca yıldır var olan tabii güzelliklerin gelecek kuşaklara en güzel bir şekilde devredilmesine özen gösterilmesi gerektiği de vurgulandı.

 

Kamu Yararı Yok!

Kararda, söz konusu alanın ayırt edici özelliği dikkate alındığında mevcut haliyle kalmasındaki  fayda ile alanda yapılması planlanan projelerin uygulamaya konulması sonucu elde edilecek kazanımların kamu yararı açısından karşılaştırması yapıldığında, alanın özellikleri ile ülkemizde şu ana kadar biyosfer rezerv statüsünde ilan edilmiş tek alan olması ve dünyanın biyolojik çeşitlilik açısından en zengin bölgeleri içinde yer alması karşısında kamu yararı bulunmadığı hususunun da açık olduğuna dikkat çekiliyor.

 

Hukuka ve Mevzuata Uygunluk Yok!

Hukuka aykırılığı açık olan ve uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğuracak olan dava konusu işlemin, 2577 sayılı Kanunun 27. maddesi uyarınca oybirliği ile ‘yürütmesinin durdurulmasına’ hükmedilen kararın son bölümünde ise, yapılan etüt çalışmalarının yeterli olmadığı, yeterli araştırma ve inceleme yapılmadığı, bazı özelliklerin göz ardı edildiği, ormanlık alanlara zarar verildiği gibi noktalara da dikkat çekilerek şöyle denildi: “Toprak koruma projesinde önerilen tedbirlerin hiçbirisinin uygulanmadığı ve biyolojik çeşitliliğin tam olarak korunması, sürdürülebilir ve uluslararası alanda ülkemiz adına taahhüt edilmiş bir yükümlülük olması nedeniyle idarenin bu yükümlülükleri de göz önünde bulundurmadığı dikkate alındığında, davaya konu edilen tarım dışı amaçlı kullanım izni verilmesine ilişkin işlemde hukuka, mevzuata ve kamu yararına uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır.”

 

Kiler Holding Enerji ve Petrol Sektöründe

UNESCO’nun, ‘Dünya Biyosfer Rezerv Alanı’ ilan ettiği Camili Vadisi üzerindeki 8 HES projesinden birisi olan ve Kiler Holding’e bağlı 4 enerji şirketinden birisi olan Gülkar Enerji firması tarafından yapımı planlanan 5.05 megavat kurulu gücündeki Düzenli HES projesi için vadi üzerinde bulunan 11 ufak derenin 10 kilometrelik tünellerle taşınması planlanıyor.

Başbakan Erdoğan ile AKP’ye yakınlığı ile bilinen Kiler Holding’in Artvin Camili’deki Düzenli HES projesinin yanında Ekol Enerji, Nur-tek Enerji, ve Özbey Enerji firmaları ile de HES projelerini sürdürüyor.

Kiler Holding’in çatısı altındaki  enerji firmaları Camili HES’in dışında Antalya Bulgular-Gebeş HES, Erzurum Tortum-II HES, Muş Akhes HES ve Muş Eralan HES projeleri ile enerji üretim kapasitesini 450 milyon Kwh olarak planlamakta, 2 yılda ise bu rakamı 1 milyar Kwh’e çıkarmayı ve enerji sektörüne 500 milyon Dolar yatırım yapmayı planlıyor.

Kiler Holding, enerji üretimin yanında ayrıca petrol arama çalışmalarına da el atarak Türkiye’de 7 ayrı bölgede petrol arama ruhsatı almış.

 

Av. Okumuşoğlu: “Dünyanın Biyosfer Rezerv Alanı Dahi HES’lere Açıldı”

Rize İdare Mahkemesi’nin kararını değerlendiren mahkemenin Avukatı Yakup Şekip Okumuşoğlu, Çevre ve Orman Bakanlığı’nın, Maçahel’e UNESCO tarafından verilen ‘Biyosfer Rezerv Alanı’ statüsünü tanımasına karşın, Biyosfer Rezerv Alanlarının nasıl korunacağına dair yönetmeliği çıkarmadığına dikkat çekerek; “Yönetmelik çıkmayınca da ülkenin prestiji olabilecek Maçahel'in nasıl korunacağı belirsizleşiyor. Böyle olunca da Maçahel’de 8 adet HES için izin verilebiliyor. Diğer yandan, örneğin korunan alanlar listesi içinde ÇED Yönetmeliğinde Dünya Biyosfer Rezerv alanlarından bahsediliyor ama sıra HES’e gelince ‘yönetmeliği yok’ diye ÇED süreçlerinde ‘ÇED Olumlu’ veya ‘ÇED Gerekli Değildir’ kararları verilebiliyor. Bu proje de ÇED’den muaftı. Yani hem ÇED’den muaf, hem Biyosfer Rezerv Alanında, hem de 11 derenin suyunu toplayan ve bu sebeple de benzerlerinden ayrılan bir projeydi” dedi.

 

Sözün Bittiği Yer…

Okumuşoğlu, “Proje ÇED’den muaf olsa bile Çevre Kanunun 1 ve 3. maddeleri gereği her türlü çevresel riskler dikkate alınmalıydı. Alan üstelik Türkiye’deki tek Dünya Biyosfer Rezerv Alanı. Yani Çevre ve Orman Bakanlığı, Dünya Biyosfer Rezerv Alanını dahi HES’lere açmışsa, üstelik ÇED’den de muaf tutmuşsa geriye diyecek ne kaldı. Bu, sözün bittiği yerdir” şeklinde konuştu.

 

Okumuşoğlu, “Bilirkişilerin, onaylanan planların nasıl da planlama anlayışından uzak olduğunu raporları ile ortaya koydular. Bu durum mahkeme kararıyla da sabitlendi. HES’ler söz konusu olunca bütün mekanizmaların kilitlendiği bir yasal düzende doğa koruma mücadelesi veriyoruz” ifadelerini kullandı.

 

Hukukun Üstünlüğü Zedeleniyor

Okumuşoğlu açıklamalarını şöyle sürdürdü: “Verilen yürütmeyi durdurma ve iptal kararlarına rağmen HES projelerinde direten ve ÇED süreçlerini devam ettiren Çevre ve Orman Bakanlığı'na bizim artık söyleyecek sözümüz kalmamıştır. Çevre ve Orman Bakanlığı, mahkeme kararları ile hakkında yürütmeyi durdurma verilen, iptal edilen projeler için bile halen yeni ÇED süreçlerini devam ettiriyor. Anayasanın 138. maddesi varken, ‘hukuk devletiyiz’ derken, geldiğimiz noktada aldığımız mahkeme kararlarının uygulanmadığı, her alınan mahkeme kararından sonra yeni yeni idari işlemlerle projelerin yenilendiği bir süreç ile karşı karşıyayız. İdarenin, ‘hukuk devleti’ ilkesini ihlal ettiği her bir eylem ve işlemi için gerekli yasal girişimleri başlatacağız. Diğer yandan, mahkeme kararlarının uygulanmadığı her bir durumda, ilgili kamu görevlileri hakkında hem cezai hem de tazminat yönü ile hukuk süreci başlatacağımızı ve kamuoyuna bunları deşifre edeceğimizi de bildirmek istiyoruz.”

 

DEKAP: “Halkın Gücünü Yok Sayamazlar”

Derelerin Kardeşliği Platformu Dönem Sözcüsü Ömer Şan ise Rize İdare Mahkemesinin bir kez daha yine bilimsel bir rapor gibi tarihi bir harar daha verdiğine dikkat çekerek; “Bağımsız yargı bir kez daha Anayasa, yasalar ve hukuk kuralları çerçevesinde HES’lere karşı verilen mücadelenin haklılığını kanıtladı. Vadi ve derelerimizi sarmal altına alarak bizlere dayatılan HES projelerinin ne yasalara, ne hukuka ve ne de kamu yararına uymadığı bir kez daha ortaya konuldu. Artık bizlere bu projeleri dayatanlar, bu doğal yaşam alanlarında yaşayan, su hakkı ve yaşam mücadelesi veren bizlerin, halkın gücünü ve isteklerini görmezden gelmeyi bırakmalılar. Yasaları, yönetmelikleri değişebilirler, yargı kararlarını, hukukun üstünlüğünü yok sayabilirler ama ne uluslararası sözleşme ve anlaşmaları yok sayıp değiştirebilirler ne de bizlerin bu mücadeledeki mücadele azmini kırabilirler. Derelerin Kardeşliğini hiçbir şekilde bozamayacak, güneşin balçıkla sıvanamayacağı gibi bizleri de, kendilerine geri iade ettiğimiz çeşitli aşağılayıcı ve suçlayıcı söylemlerle bu yaşam ve su hakkı mücadelemizden yıldıramayacaklar” dedi.

 

Haberi Ekleyen: Ali Dursun

Bu haber 1182 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Özel Haber

Akp, Cumhuriyet Düşmanı Bir Partidir

Akp, Cumhuriyet Düşmanı Bir Partidir Akp, her şeyi göze almış bir siyasal İslam örgütüdür..

Sinan Yayla'ya İdlib Görevi

Sinan Yayla'ya İdlib Görevi Bahar Kalkanı Harekatı'nın başına Sinan Yayla getirildi.

İdlib’de 33 asker şehit oldu

İdlib’de 33 asker şehit oldu Tüm yurtta sosyal medya kapatıldı!

Giresun'da Kim Kazanacak?

Giresun'da Kim Kazanacak? Seçimler büyük süprizlere gebe görünüyor.

HES Davaları İçin Gönüllü Avukatlar Aranıyor

HES Davaları İçin Gönüllü Avukatlar Aranıyor HES Davaları İçin Gönüllü Avukatlar Aranıyor

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss