Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Haramiler suyun başını bırakmıyor
20 Ağustos 2014, 21:54

Haramiler suyun başını bırakmıyor

Akarsular,enerji şirketlerinin malına dönüştü

Haramiler suyun başını bırakmıyor

Yenilenebilir enerji kaynağı olarak görülen akarsular, enerji şirketlerinin malına dönüştü. Yaşam alanlarını geri dönülmez şekilde tahrip eden hidroelektrik santraller hakkında yapılan işlemlere hukuk da engel olamıyor.

Haziran ayında açıklanan “Büyüyen ekonomi, sürdürülebilir enerji” başlıklı, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı 2013 Yılı Faaliyet Raporu, AKP'nin enerji üretimine yaklaşımının da özeti olan ifadelerle dolu. Cumhurbaşkanı-Başbakan-Milletvekili-AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın “Bir ülkede büyümenin ölçüsü enerji tüketimiyle doğru orantılıdır. Eğer bir ülkede enerji tüketimi fazla ise o ülke güçlü bir ülkedir” sözüyle başlayan raporda, enerji politikalarına 'meşruluk' sağlanmaya çalışılıyor. Aynı kişinin HES'leri savunmak için yıllar öncesinde söylediği “Tek bir damla suyun bile boşa akmasına izin vermeyeceğiz” diyerek denizlere dökülen akarsuların “boşa aktığı” anlamına gelen sözü hatırlandığında, enerji tüketimini güçlü ülke olmanın gereği sayabilecek kadar bilgisiz olduğu daha anlaşılır oluyor. Doğayı tahrih eden HES'lerde özel sektör trafından üretilecek elektrik için kWh başına 7,3 cent teşvik bile veriliyor.

Su ve doğa enerji kaynağıdır!

“Su sadece yaşam kaynağı değil aynı zamanda bir enerji kaynağıdır.”, “Tabiat içinde barındırdıklarıyla sadece bir yaşam kaynağı değil aynı zamanda bir enerji kaynağıdır” şeklinde AKP'nin doğaya bakışını özetleyen “özlü-sözlerle” bezenen raporda, “ülkemizin artan enerji talebinin karşılanması amacıyla özel sektör tarafından yapılan enerji üretim yatırımlarının çevre ile uyum içinde gerçekleştirilmesi konusunda mevcut mevzuat çerçevesinde gerekli hassasiyet gösterilmektedir” iddiasına da yer veriliyor.

Ancak son 10 yıldır yapılanlara bakıldığında, AKP'nin çevre politikaları, bütünüyle enerji ve maden şirketlerinin ihtiyaçlarına göre belirlendiğini görülüyor. Yasaları, yönetmelikleri enerji şirketlerinin ihtiyaçlarına göre yenilemek yetmiyor, gerektiğinde fiili durum yaratılarak, Anayasa ve yasalar deliniyor. Öyle ki bırakalım doğanın korunmasını, anayasa, yasalar, yönetmelikler, mahkeme kararları; uyulmasına hiç ama hiç gerek olmayan 'küçük ayrıntılar' olarak kalıyor.

Enerji üretimi ve tatlı su kaynaklarını uluslararası tekellerin talepleri doğrultusunda kontrol altına almak için başlatılan hidroelektrik santrallerle ilgili yaşananlar da, hiçbir hukuk kuralı tanınmadan doğa ve yaşam alanlarının geri dönülmez bir şekilde tahrip edildiğini gösteriyor.

Hukuksuzluklar diz boyu

Antalya Alakır'da yapımı planlanan Dereköy HES ve Alakır 2 HES için verilen 'ÇED Gerekli Değildir' raporu sonrasında olanlar, hukukun iktidarın işine yaradığı zaman başvurulacak bir alan olduğunu, aksi durumlarlarda ise yok sayılacağını gösteriyor. Bölgede yapılacak HES'ler için “ÇED Gerekli Değildir” raporunu iptal eden yerel mahkemenin kararının, Danıştay tarafından onanması bile HES'çilerin hızını kesmedi. Şirket jet hızıyla Bakanlıktan ÇED raporunun onaylanmasını istedi. Şirketin talebini emir telakki eden Çevre ve Şehircilik Bakanlığı ise Dereköy HES için hemen 'ÇED Olumlu Raporu' verdi. Çevreyi korumakla yükümlü Bakanlığın, tıpkı ormanı ve su kaynaklarını korumakla görevli Orman ve Su İşleri Bakanlığı gibi, son yıllarda Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığan bağlı bir müdürlük haline geldiğini gösteren bu örnekte, raporu dayanak yapan şirket, hiç zaman kaybetmeden inşaat çalışmalarına başladı. Mahkeme kararı böylece baypas edildi.

Mahkemenin bu kararının uygulanması için verilen yazılı talimatın ise postada yok olduğu ortaya çıktı. Kaymakamlık yazının olmadığını savunurken, İl Çevre Müdürlüğü ise "Çoktan gönderdik" yanıtını veriyor. Danıştay kararının bir başka sonucu ise HES firmasının mahkeme kararıyla uğradığı zararı tazmin için 17 çevreci ile bir derneğe 20 milyon TL’lik ihtarname çekmesi olabiliyor.

Doğayı koruyanlara dava

Rize İkizdere'ye bağlı Şimşirli köyünde yapımı süren hidroelektrik santral inşaatına karşı çıkanların başına gelenler de farklı değil. HES'e karşı eylem yapan 39 köylüye açılan davanın gerekçe ilginç. Topraklarına, yaşam alanlarına sahip çıkan köylüler hakkında, ‘İş ve çalışma hürriyetinin ihlali’, 'tehdit ve hakaret', 'müessir fiil verme' ve ‘İşyeri dokunulmazlığının ihlali’ suçlamasıyla dava açılmıştı. Üstelik köylülerin korumaya çalıştıkları bölge, Trabzon Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nca 22 Ekim 2010 tarihinde doğal SİT alanı ilan edilmişti. Köylülerin Dünya Çevre Günü'nde hakim karşısına çıkmaları ise ilginç bir tesadüf olarak HES'lere karşı mücadele tarihinde yerini almıştı.

Hukuka karşı hile

Bir başka hukuksuzluk örneği de Giresun'dan. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı, süreci hızlandırmak için “ÇED gereklidir ya da ÇED gerekli değildir” kararı verme yetkisini 27 Şubat'ta yayımladığı genelgeyle valiliklere devretmişti. Bu yetkiyi kullanan Giresun Valisi Hasan Karahan, Büyükdere Çayı üzerinde yapılan Vanazit Hes Projesine ilişkin “ÇED Gerekli Değildir” kararı verdi. Ancak kararın iptal edilmesi ve yürütmenin durdurulması üzerine, yine olması gereken olmadı çünkü Vali, HES firmasına 3 ay daha çalışma izni verdi. Böylece açık bir 'hukuka karşı hile' vakası yaşanmış oldu.

İlkesiz karar!

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından 12 Ağustos tarihli Resmi Gazete'de yayımlanan bir ilke kararının ise, iptali yönünde pek çok yargı kararları bulunan hidroelektrik santralleri, dolayısıyla enerji şirketlerini kurtarmayı hedeflediği ortaya çıkmıştı. Görünüşte doğal SİT alanlarına HES yapılamayacağına ilişkin bir karar olarak duyurulan ilke kararı; tersine hangi koşullarda doğal SİT alanlarına HES yapılabileceğine ilişkin hükümler barındırıyordu.

'Acele kamulaştırma bülteni'

Yeni HES'ler yapılmasına karar verilmesinin ardından en çok , acele kamulaştırma kararları duyulur oldu. Savaş halinde ya da Bakanlar Kurulu'nun kamu yararı görmesi durumuda başvurulacak bu olağanüstü yetki, son yıllarda Resmi Gazete'de en çok görülen kararlar haline geldi. Üstelik Danıştay, Bakanlar Kurulu'nun acele kamulaştırmalarla ilgili yetkisini 14 Eylül 2004'te EPDK'ya devretmesini hukuksuz bulmuştu. Danıştay 6. Dairesi, 11 Şubat 2013'te açılan davayı 25 Aralık 2013'te karara bağladı ve yetki devrini iptal etti. Mahkeme, bu tarz kararların Milli Müdafaa Mükellefiyeti Kanunu’na uygunluk veya Bakanlar Kurulu’nun karar vereceği bir kamu yararı kararı olması durumunda alınabileceğine hükmetti. Bu kararla, 2004'ten bu yana alınan 'acele kamulaştırma' kararları, hukukun üstün olduğu bir ülkede dayanağını yitirmiş olmalıydı ancak AKP'nin yönettiği Türkiye'de bu karar da 'yok hükmünde' sayıldı. Acele kamulaştırmalar tüm hızla devam etti. Resmi Gazete, adeta 'Acele Kamulaştırma Bülteni'ne dönüştürüldü.

Haber : Nurettin Öztatar

Haberi Ekleyen: Görman Hesler

Bu haber 609 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Çevre

Çavuşlu Halkı Dilekçe Yağdırdı

Çavuşlu Halkı Dilekçe Yağdırdı Giresun Valiliğine dilekçe yağdırdılar.

Balık stoku tükeniyor

Balık stoku tükeniyor Prof. Dr. Sarı: “Balık bu sene olsa seneye olmaz."

Giresun Valiliği Suç İşliyor!

Giresun Valiliği Suç İşliyor! Mahkemenin kesin kapatma kararını tanımayan Vali Ünlü Çavuşlu'ya çöp dökmeye devam ediyor.

Dere Talanı İstifa Getirdi

Dere Talanı İstifa Getirdi Özel İdare sekreteri vekil Öztürk tartışması istifa ettirdi

Çanakçı'da HES Mücadelesi

Çanakçı'da HES Mücadelesi Nihat Öztürk yazdı

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss