Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Ferman Tayyip'in,dağlar bizimdir
26 Temmuz 2014, 21:15

Ferman Tayyip'in,dağlar bizimdir

Tayyip Erdoğan'ın açıklamaları, bir cumhurbaşkanı adayının değil, bir padişah adayının açıklamaları gibi duruyor

Ferman Tayyip'in,dağlar bizimdir

Tayyip Erdoğan, en sonunda ağzındaki baklayı çıkartı. Geldiği günden itibaren, bir takım açıklamalar yapıyor, sonra yalanlıyor ya da yanlış anlaşıldığını söylüyordu. Bir ileri, iki geri yapıyor ama yavaş yavaş bu eylem ve söylemlere, Türk milletini alıştırıyordu. Bunları yavaş yavaş hazmettireceğiz diyordu ki belki de ilk defa gerçek niyetini açıklamış oldu. 1920’li yıların ruhuna döneceğiz demesi, 91 yıllık Türkiye Cumhuriyeti’ni, yıkacağını bu şekilde itiraf etmiş oldu.

Tayyip Erdoğan yaptığı konuşmada; “Şu anda Türkiye için karanlık bir devrin kapıları kapanıyor. Şu anda Türkiye’nin makus talihi değişiyor. Şu anda, Türkiye yeni bir evreye, yeni bir kulvara geçiyor.” diyor.

Tayyip Erdoğan, kendinden önceki dönemin karanlık olduğunu ve bu devrin kapandığını, 1920 ruhu ile hareket edeceğini söylüyor. Oysa, 1920’i ruhu diye bir şey olmadığı gibi, Türkiye Cumhuriyeti de ortada yok. 23 Nisan 1920’de TBMM kurulmuş ama Atatürk ve arkadaşlarından başka kurtuluşa inanan yoktu. 1920, Türk milletinin çok büyük sıkıntılar çektiği yıldır. 1920 yılı; işgalin, ihanetin, hainliğin, mandacılığın, acının, açlığın, sefaletin, tecavüzlerin, hastalıkların doruğa çıktığı yıldır. Aynı zamanda, Türklerin Kuvvayi Milliyeler olarak, dağlara çıktığı yıllardır.

1920’li yıllar

30 Ekim 1918’de Mondoros Ateşkes Antlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre; Osmanlı Devleti, yenilmiş sayılıyordu. Osmanlı, yenilmiş bir devlet olarak; askerini terhis edecek, silahlar teslim edilecek, işgal güçleri, kendi güvenlikleri gerekçesiyle önemli gördükleri yerleri işgal edeceklerdi. İşgal güçlerinin, içimizdeki işbirlikçileri Ermeniler, Rumlar ve Kürtler; Türkleri, Anadolu’dan tamamen atalım, Orta Asya’ya gönderelim diyorlardı.

Padişah Vahdettin’in, Başbakanı Damat Ferit başkanlığındaki ekip, 10 Ağustos 1920 yılında da Sevr anlaşması imzalandı. Bu antlaşmaya göre; Büyük Ermenistan, Büyük Kürdistan, Pontus Rum devletleri kuruluyor; Ege Yunanlılara, İstanbul ve Boğazlar Komisyona, güney Fransızlara, İtalyanlara, Musul, Kerkük İngilizlere bırakılıyordu

Bakın Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk O günler için ne diyor:

“1919 yılı Mayısının 19’uncu günü Samsun’a çıktım. Genel durum ve görünüş: Osmanlı Devleti’nin içinde bulunduğu topluluk, Genel Savaşta (Birinci Dünya Savaşında) yenilmiş, Osmanlı Ordusu her yanda zedelenmiş, koşulları ağır bir ateşkes anlaşması imzalanmış. Büyük Savaşın uzun yılları boyunca, ulus, yorgun ve yoksul bir durumda. Ulusu ve ülkeyi Genel Savaşa sürükleyenler, kendi yaşamlarının kaygısına düşerek, yurttan kaçmışlar. Padişah ve Halife olan Vahdettin, soysuzlaşmış, kendini ve yalnız tahtını koruyabileceğini umduğu alçakça önlemler araştırmakta. Damat Ferit Paşa’nın başkanlığındaki hükümet, güçsüz, onursuz, korkak, yalnız padişahın isteklerine uymuş, onunla birlikte kendilerini koruyabilecek herhangi bir duruma boyun eğmiş. …Bundan başka, yurdun dört bir bucağında Hıristiyan azınlıklar, gizli, açık, özel istek ve amaçlarının elde edilmesine, devletin bir an önce çökmesine çaba harcıyorlar…Ermeni Patriği Zaven Efendi de, Mavri Mira Kurulu ile düşünce birliği içinde çalışıyor. Ermeni hazırlığı da tam olarak Rum hazırlığı gibi ilerliyor.”

Anadolu’nun o günkü hali bu durumda. Bu arada, bir İngiliz binbaşısı, Güneydoğu’da Kürt ağalarını ziyaret etmekte ve ayaklanmalar çıkartmak için çalışmaktadır. Bunu haber alan Mustafa Kemal, bu İngiliz ajanını ve onunla hareket edenleri yakalamaları için emir verir. Ayaklanma hazırlıkları yapan bazı Kürt ağalarını ve adamlarını yakalarlar, İngiliz binbaşısı ile diğerleri kaçmayı başarır.

Atatürk, Amasya’da, Erzurum’da ve Sivas’ta kongreler toplar. Sivas Kongresi’nde, Amerikan mandası ya da İngiliz mandasını isteyenler çoktur. Mustafa Kemal, “Baylar; bu durum karşısında bir tek karar vardı. O da ulus egemenliğine dayanan, tam bağımsız yeni bir Türk devleti kurmak. Yabancı bir devletin koruyuculuğunu ve kollayıcılığını istemek insanlık niteliklerinden yoksunluğu, güçsüzlüğü ve beceriksizliği açığa vurmaktan başka bir şey değildir. Gerçekten bu aşağılık duruma düşmemiş olanların, isteyerek başlarına yabancı bir efendi getirmeleri hiç düşünülemez. Oysa, Türk’ün onuru, kendine güveni ve yetenekleri çok yüksek ve büyüktür. Böyle bir ulus, tutsak yaşamaktansa yok olsun, daha iyidir. Öyleyse, ya bağımsızlık, ya ölüm!” der.

Anadolu’da bunlar olurken, İstanbul’da, dernek adı altında birtakım oluşumlar faaliyetlerini artırmaya başladı. Bunlardan en önemlisi, İngiliz Muhipleri Cemiyeti idi. Bu derneğin amacı; Osmanlı Devleti’ni bölmeden bir bütün halinde, İngiliz mandası olmasını istiyordu. Bu derneğin en önemli üyeleri; Osmanlı Padişahı ve Halifesi Vahdettin, Başbakan Damat Ferit Paşa, İçişleri Bakanı Ali Kemal, Sait Molla gibi kişilerdi. Derneğin başkanlığını, Rahip Frew yürütüyordu.

1920’li yıllarda, Anadolu’da gerici ve bölücü ayaklanmalar

Mustafa Kemal, memleketi kurtarma peşinde koştururken, İşgal güçlerinin desteği ile gerici ve bölücü ayaklanmalar durmuyordu.

1- Şeyh Eşref Ayaklanması (26 Ekim - 24 Aralık 1919)

2- Ali Batı Ayaklanması (11 Mayıs – 18 Haziran 1919)

3- Anzavur Ayaklanması (1 Ekim - 25 Kasım 1919 , 16 Şubat – 16 Nisan 1920)

4- Bolu ve Düzce Ayaklanmaları (13 Nisan – 31 Mayıs 1920)

5- Yozgat Ayaklanması (15 Mayıs–30 Aralık 1920)

6- Zile Ayaklanması (Mayıs – Haziran 1920)

7- Konya Ayaklanması (2 Ekim – 22 Kasım 1920)

8- Koçgiri Ayaklanması (Ekim 1920 – Haziran 1921)

9- Pontus Ayaklanması (1920 – 1923)

10- Afyon Ayaklanması

11- Milli Aşiret Ayaklanması

12- Kuvay-i İnzibatiye (Halifelik Ordusu)

Kurtuluş mücadelesi

Milli kuvvetler, İngiliz, Fransız destekli bu bölücü ve gerici hareketleri bastırmak için uğraşırken, Yunanlılar da, Ege bölgesinde ilerleyişlerini sürdürüyorlardı. Türk kuvvetleri, İnönü mevzilerinde, Yunan ordularıyla büyük bir mücadele verdi. Bu dönemde, Çerkez Ethem’de ayaklanmıştı. Özellikle devam eden, Koçgiri Kürt ayaklanması, Yunan ilerleyişini destekler nitelikteydi. 10 Ocak’ta başlayan, Yunan saldırısı, 11 Ocak 1921’de durduruldu. 1.İnönü Muharebesi dediğimiz savaş budur.

Yunanlılar, 23 Mart 1921 sabahı tekrar saldırıya geçtiler. Savaş İnönü-Afyon arasındaki bölgede yapıldı. Kuzeyden saldıran Yunanlılar, Türk kuvvetlerinin büyük bir direnişi ile karşılaştı. 30 Nisana kadar süren çarpışmalar, Yunan kuvvetlerinin geri çekilmesi ile 1 Nisan’da bitti. 2. İnönü Muharebesi’ni de bu şekilde kazanmış olduk.

Kurtuluş mücadelesi, sadece Ege’de Yunanlılara karşı verilmedi. Hem ayaklananlarla hem de işgal güçlerine karşı, bütün Anadolu topraklarında verildi. İtalyanlar, Fransızlar tek tek gittiler. Sakarya ve Başkomutanlık Meydan Savaşı ile Yunan varlığı da bitti. Daha sonra, İstanbul’u işgal eden, İngiliz zırhlıları da geldikleri gibi gittiler. Türklerle birlikte yaşayan ve daha sonra işgal güçlerinin desteği ile Türkleri sırtından vuran, Ermeni ve Rumların büyük çoğunluğu, Anadolu’dan ayrılmak zorunda kaldı. Anadolu’da, ayaklanan, oradaki vatandaşlara zulmeden Kürtler ise taleplerinden vaz geçtiler. Hemen arkasından yapacakları ayaklanmaya kadar.

Savaş yıllarında, TBMM’de Atatürk’e destek olan, mücadelenin başarısına inanan vekiller olduğu gibi, kurtuluşu istemeyen vekiller de vardı. Gizli, İngilizcilik, Fransızcılık, ABD’cilik, Ermenicilik, Rumculuk ve Kürtçülük yapanlar vardı. Ama Mustafa Kemal’in, çelik gibi iradesi karşısında direnemiyorlar, varlık gösteremiyorlardı. Korkusuz, cesur, zeki, ileri görüşlü bir liderle, İngilizler mücadele edememişti. İngiliz Başbakanı Loyd George, “Arkadaşlar, yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir. Şu talihsizliğimize bakın ki o büyük dahi çağımızda Türk Milleti’ne nasip oldu. Mustafa Kemal’in dehasına karşı elden ne gelirdi.” demiştir.

Tayyip Erdoğan ve AKP, Cumhuriyeti yıkmak için, odak olmuşlardır

Tayyip Erdoğan, dünya ülkeleri tarafından tecrit edilmeye başlandı. Özellikle, Gezi olaylarında bütün dünya, yeni Hitler’i gördü. Artık hiçbir ülke, ciddiye alıp, adam yerine koymuyor. Kendisini getirenler, şimdi istemiyor. İç ve dış siyasette köşeye sıkıştı. Türkiye Cumhuriyet’ini yıkarak onlara bağlılığını göstermek istiyor.

Tayyip Erdoğan 1920, ruhu ile ne demek istiyor? Cumhuriyet 29 Ekim 1923’de ilan edildi. Bu sözü ile cumhuriyet ilan edilmeden önceki yılları kast ediyor. Ermenilere, Rumlara, Kürtlere şirin gözükmeye çalışmasının nedeni bu. Bütün bunları, Apo ile pazarlık yapıp “Kürdistan”ı kurarak, Ermeni soykırımını tanıyarak, Kıbrıs’ı Rumlara vererek yapacak. Yaptıkları hainlikler nedeni ile Anadolu, dışarısına çıkartılan, Ermeni ve Rumlara topraklarını geri verecek. Bu hain toplulukları, Osmanlı’nın son dönemlerindeki ayrıcalıklara, tekrar kavuşturacak ve Türkiye’de, Türkleri yönettirecek.

Damat Ferit’in imzaladığı, Atatürk’ün çöplüğe attığı Sevr Antlaşması, miras olarak Tayyip Erdoğan’a kaldı. Tayyip Erdoğan padişah olduğunda, Sevr Antlaşması’nı imzalayacak. Masasında duruyor.

Bir devletin, Anayasa’sını tanımamak ya da ortadan kaldırmaya çalışmanın cezası ağırdır. Hele bu durumu gerçekleştirmek için çete kurmanın cezası, daha ağırdır. Tayyip Erdoğan ve partisi AKP, bu suçu daha önce işlemişlerdir. Anayasa Mahkemesi bu nedenle AKP’yi ve yöneticilerini yargılamış, suçun sabit olduğuna karar vermiş, AKP’nin kapatılması, yöneticilerinin cezalandırılması yerine, dış güçlerin de baskısı ile olmayacak bir şekilde para cezası ile kurtarmıştır.

Cumhurbaşkanı’nın görev ve yetkileri, Anayasamızda belirtilmiştir. Cumhurbaşkanı’nın en önemli görevi; Türkiye Cumhuriyeti’ni ve Türk milletini temsil etmektir. Bunun yanında bazı durumlarda Bakanlar Kurulu’na başkanlık etme, bazı atamaları yapma, Meclis’in çıkartmış olduğu kararları veto etme yada Anayasa Mahkemesi’ne gönderme gibi yetkileri bulunmaktadır. Ama Cumhurbaşkanlığı makamı, asla icra makamı değildir. Çünkü sorumluluğu ve imza yetkisi yoktur.

Tayyip Erdoğan, Cumhuriyet’i yıkacağını, açıkça itiraf etmiştir. Söyledikleri, Yargıtay Başsavcısı tarafından hemen kovuşturulmalıdır. Savcılar görevini yapmıyorsa, Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama görevi olan, Türk Ordusu, Cumhuriyet’in güvencesi olduğunu göstermelidir.

Tayyip Erdoğan en sonunda, Türkleri dağa çıkartacak

Osmanlı Devleti’nin son dönemleri içler acısıdır. Osmanlı Devleti’ni, dışarıdan, İngilizler, Fransızlar, içerden de Ermeniler, Rumlar ve Kürtler yönetiyordu. Osmanlı Devleti’nin her yerinde, Türklere karşı bir kıyım yapılıyor, devlet yöneticileri de bu durumu seyrediyordu. Devlet, kendi milletini korumuyor, koruyamıyordu. Bu duruma katlanamayan Türkler, dağlara çekilmeye başladı. Dağlarda, Kuvvayi Milliyeler oluştu. Kurtuluş Savaşımızda, çok katkıları oldu.

Devleti yönetenler, kendi milletini koruyamıyorsa, milletin kurduğu devleti, ortadan kaldırmaya çalışıyorsa, Türk Şehitlerimizin kanının rengini alan bayrağımız yerlerde sürükleniyorsa, Şehitlerimizin, kanı ile çizdiği sınırlar, değiştirilmeye çalışılıyorsa, işgalcileri, hainleri, bölücüleri yenerek, bin bir zorlukla kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, yok ediliyorsa, Türk milletinin, onuru ayaklar altına alınıyorsa, bu milletin buna kayıtsız kalması elbette düşünülemez.

PKK, bölücülerini dağlardan indirebilirsiniz ama Türk milletini dağa çıkartırsınız. Türkler için dağlar, kutsaldır. Eğer Türkleri, dağa çıkma zorunda bırakırsanız, işte o gün gerçekten dünya sallanır, depremler olur, volkanlar patlar. Cumhuriyet’i yıkmayı göze alan adam, yok olmayı da göze almış demektir.

Tayyip Erdoğan’ın açıklamaları, bir cumhurbaşkanı adayının değil, bir padişah adayının açıklamaları gibi duruyor. O zaman, Ferman Padişahınsa, dağlar bizimdir.

Bünyamin Aka'nın yazısı:

http://goo.gl/n8igGn

Haberi Ekleyen: Görman Hesler

Bu haber 930 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Güncel

Af Yasası Çıktı

Af Yasası Çıktı Yaklaşık 100 bin kişi tahliye olacak.

Yaşasın 8 Mart

Yaşasın 8 Mart Bize diyorlar ki,

Ad/Soyadını değiştirmek isteyenler 1 hafta kaldı

Ad/Soyadını değiştirmek isteyenler 1 hafta kaldı Ad ve soyadlardaki yanlış yazımlar mahkeme kararı olmaksızın değiştirilmesi süreci devam ediyor.

23 Nisan Sadece Tören Değildir

23 Nisan Sadece Tören Değildir Çocukların Yaşadığı Ağır Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmelidir!

İşte referandumun oy pusulaları

İşte referandumun oy pusulaları Türkiye'de ise seçmenler 16 Nisan'da sandık başında olacak.

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss