Karakter boyutu : 12 Punto 14 Punto 16 Punto 18 Punto
Yarsav'dan Yolsuzluk Açıklaması
03 Ocak 2014, 01:02

Yarsav'dan Yolsuzluk Açıklaması

Son Yolsuzluk Operasyonunda Yaşanan Gelişmeler Hakkında Ortak Açıklama

Yarsav'dan Yolsuzluk Açıklaması

Bugünlerde, Yüce Atatürk’ün kurmuş olduğu Anayasal esaslara dayalı Türkiye Cumhuriyetinin ve devlet sisteminin çökertildiği ve devletin tüm kurum ve kurallarıyla iflas ettiği bir süreci yaşıyoruz. Nicedir kaybettiği devlet aklından yoksun sistem, her aşamada işlemez ve hareket edemez noktaya gelmiştir. Kanalları, hukuksuzluklarla, yolsuzluklarla ve her türlü suiistimallerle tıkanmış bünyenin sarsıla sarsıla yaşadığı ağır krizlerin sonucu; çözülmeye, dağılmaya yüz tutan Devlettir.

Görev ve yetkilerini Anayasa’dan alan tüm erkler, yürütme organının tepesine önce demokratik ve Anayasal yollardan seçilerek gelmiş ancak şu an itibarıyla, yasama, yürütme ve yargı ile temsil olunan milli egemenliği mutlak biçimde kendisinde topladığı vehmi ile hareket eden siyasal iktidar tarafından askıya alınmıştır.

Bizler, yıllardan beri yargının intikam amaçlı kullanımının yaratacağı kaosa işaret ettik. Yargının yönetimine ilişkin, reformlar adı altında getirilen ve daha çağdaş bir sistemi hedefleyen tüm düzenlemelerin gerçekte yargıyı araçsallaştırıp bir intikam aracı haline getirmekten başka bir amacının bulunmadığını defalarca ifade ettik. Maalesef zaman yine bizi haklı çıkardı.

Yargının araçsallaştırılması suretiyle, ittifak günlerinde iç düşman olarak görülen “ötekiler” başarıyla sindirilip tüm muhalifler kamuoyunca bilinen yargı süreçleri aracılığıyla susturulduktan sonra gariptir ki, bu defa sıra kimin daha güçlü olduğunun ortaya çıkarılmasına, adeta bir final maçı ile şampiyonun belirlenmesine gelmiştir. Evet, bir zümre adına hareket ettiği kabul edilen bu özel yetkili kamu görevlilerinin, yürütme erkinin politik ve ekonomik yolsuzluklarını soruşturmaya teşebbüs etmek suretiyle biatlarını bozarak kartlarını açık etmesiyle, iktidar, oklarını bu defa yargı ve emniyetteki bu yapı üzerine doğrultmuş ve kendisine koşulsuz şartsız itaat etmeyen bu kesimi de tasfiye sürecine girmiştir. Bugün birilerinin olan yargı yarın kimin eline geçecek ve kimlere karşı kullanılacak?.. Varlığının yegâne teminatı olan bağımsızlığını yitirmiş bir yargının erk olamayacağı açıkken, ülkeyi, biat kültürüyle yetişen ve ilkel dogmatik düşünce tarzıyla beslenen, özgür düşünmenin erdemini idrak edememiş insanların eliyle, bedevi kabile devleti anlayışı ile yönetmelerini kabul edebilecek miyiz?

Bugün herkesin gözü önünde ve gözüne sokarcasına, adeta bir güç gösterisi şeklinde, siyasal iktidar yargıya müdahale eşiğini çoktan gerilerde bırakarak uluslararası arenada kulaklarımızı kızartacak bir külhanilik ile “yargıya çökme”nin gayretine düşmüştür. Görünen o ki, yargının araçsallaştırılması suretiyle cini şişeden çıkaranlar o cinin kendilerini çarpacağı endişesiyle titremekte, histerilerle meşum fiillerine haklı mazeretler aramakta olsa da, hesap sorulmadan yakayı kurtaramayacaklarını, adalet önüne diz çökmeden tarih sahnesinden silinemeyeceklerini bilmelidirler.

Bilmeliydiler ki, Anayasal eşitliğin teminatı olan hukuk, hiçbir ayrım gözetmeksizin tüm yurttaşlarına aynı ilkeler çerçevesinde uygulanarak haksızlığın önüne çekilmiş bir set olmaktan çıkıp, yasama ve yürütmeyi fiilen elinde tutan iktidarın yolsuzluklarını sümen altı eden ve bu hali ile otoritenin emrinde üstünlerin menfaatlerini koruyan bir mekanizmaya dönüştüğünde artık demokratik hukuk devletinin varlığından bahsetmek olanaksızdır.

Biliyorlar ki, Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 160. maddesi; Cumhuriyet savcısına, ihbar veya başka bir suretle bir suçun işlendiği izlenimini veren bir hâli öğrenir öğrenmez kamu davasını açmaya yer olup olmadığına karar vermek üzere hemen işin gerçeğini araştırma ve adil bir yargılamanın yapılabilmesi için, emrindeki adlî kolluk görevlileri marifetiyle, şüphelinin lehine ve aleyhine olan delilleri toplayarak muhafaza altına alma görev ve sorumluluğunu vermiştir.

Beğenmedikleri ve yerine daha iyisini yapacağız diye onyıldır sürdürdükleri umut tacirliklerini pişkin bir iflasla yenice ilan ettikleri Anayasa’nın 138. maddesi de yargı bağımsızlığına vurgu yaparak, yasama ve yürütme organları ile idarenin yargı kararlarına uymak zorunda olduğunu ve bu kararların yerine getirilmesini de geciktiremeyeceğini belirtmiş olmasına rağmen, yargı erkinin Anayasal kullanıcılarından olan Cumhuriyet savcısının, yürüttüğü soruşturma çerçevesinde vermiş olduğu talimatlarının kolluk tarafından yürütmenin baskısı ile yerine getirilmemesi ve yine yürütmenin dolaylı yollardan yaptığı baskı sonucu İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve vekili tarafından soruşturmadan el çektirilmesi, bu baskıların soruşturmayı yürüten Cumhuriyet savcısı tarafından hiçbir tevile ihtiyaç bırakmayacak biçimde açıkça kamuoyuna deklare edilmiş olması karşısında; yürütme organı, adli kolluk görevini üstlenen emniyet mensupları ve yürütmenin baskısına boyun eğen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve vekili tarafından Anayasal bir suçun işlendiği ortadadır.

HSYK açısından, sözün bittiği ve çoklukla vurguladıkları Anayasal bir kuruma yakışan dik duruşun ortaya konulup konulmayacağının sınanacağı bir kavşaktayız Bu aşamada hukukun ve yargının yürütme tarafından daha fazla örselenmemesi, adeta yürütmenin bir oyuncağı olduğu anlayışının yurttaşların bilinçlerine kazınmasının önlenebilmesi, ayrı bir erk olarak, Türk Ulusundan aldığı Anayasal güç ile bağımsız ve tarafsız şekilde görevini yerine getiriyor olduğunun kamuoyuna gösterilebilmesi için, yargı teşkilatının Anayasal en üst idari mekanizması olan HSYK’nın varlığının tam da böyle zamanlar için anlam taşıdığını da hatırda tutarak soruşturmanın selameti açısından, siyasal iktidarın baskısıyla Cumhuriyet savcısını soruşturmadan el çektiren İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı ve Başsavcı Vekili hakkında işlem başlatmasını hukukun üstünlüğü ve hukuk devleti olmanın bir gereği olarak bekliyoruz.

Diğer erkler karşısında diz çöktürülüp biate zorlanan yargının temsilcilerinin, toplumun ve meslektaşlarının kendisine tevdi ettiği gücün hakkını vereceğine ve HSYK´nın siyasal iktidar ve yürütme ile ilişkilerinde yargı bağımsızlığına uygun bir çizgi izleyerek örselenen yargı teşkilatının onurunu koruyacağına, hukukun üstünlüğü bayrağını yükselteceğine inanmak istiyoruz.

Yargıyı adaletin tesisi noktasında etkisiz, ancak derin siyasi amaçlara yönelik olarak araç kılma, yönlendirme ve kullanmaya teşebbüs edip, sonra kontrolü kaybedip sorgu okları kendisine döndüğünde de panik halinde etrafı kırıp dökerek bu fiilleri ile suçun sınırları içinde dolaşan ve hukukun asla himaye etmeyeceği kişi ve kurumların tahribatlarını, adına karar verdiğimiz toplumun takdirine arz ediyor, yargı bağımsızlığına sahip çıkın diyen meslektaşımıza tüm güç ve yüreğimizle“biz her zaman buradayız” diyoruz.

Siyasi İktidarın Yolsuzluk Operasyonlarına Müdahalesi Hakkında Basın Açıklaması

YARSAV olarak yerli ve yabancı kamuoyu gündemini meşgul eden ve  “Cumhuriyet tarihinin en büyük yolsuzluk operasyonları” olarak nitelendirilen İstanbul Cumhuriyet Savcıları ile emri altında adli kolluk görevini yerine getiren emniyet görevlilerince  yürütülen soruşturma kapsamında gözaltılarla başlayan süreci dikkatle izlemekteyiz.

Bu aşamada; uluslararası medyada da genişçe yer bulan söz konusu soruşturma kapsamında yerli ve yabancı basın organlarında geçen yargısal soruşturma ile ilgili süreçlere yer veren gerek operasyonu yürütenler, gerek operasyona hedef olanlar ve gerekse de operasyonda adı geçen şahıslarla ilgili tüm  haberlerin, açıklamaların ve yorumların not edildiğini beyan ediyoruz.

Öncelikle daha önce de defalarca ifade ettiğimiz gibi şunu söylemeliyiz ki; dar bir siyasal anlayışın sistemin zaaflarından yararlanarak iktidar gücü elde etmesi ve özel nitelikteki bazı kurum ve kuralları kendi çıkarları için kullanmasıyla, tarihte örnekleri çokça görüldüğü üzere ülkemizde de yönetimi demokratik ve hukuk devleti bağlamından kopararak totalitarizme ve faşizme kaydırdığı, bunun gerçekleşmesi için de en büyük silahın yargı olduğu, yargının iktidar savaşının bir aracına dönüştüğü, hem siyasetin, hem kurumların, hem de toplumun yargı aracılığıyla yeniden dizayn edilmeye çalışıldığı aşikârdır.

Siyasal iktidarın son operasyona yönelik müdahaleleri ise; kendi elleriyle yarattıkları Frankeştayn’ın bu kez kendilerini tehdit etmesiyle büyük bir paniğe kapılarak soruşturmanın içeriğini unutturup, “cambaza bak” numarasıyla kendilerini düştükleri bu kötü durumdan kurtarmak için her türlü hukuksuz müdahaleyi meşru gördüklerini göstermektedir.

Geçmişte, haklarında özel soruşturma usulleri bulunmasına rağmen; özel yetkili mahkemeler eliyle MİT görevlileri, Cumhuriyet başsavcıları ve Genelkurmay başkanları CMK 250. maddenin kendilerine göre derin ve sınırsız yetkisi dâhilinde gözaltına alınıp tutuklanmasına rağmen hukukun özgür ve bağımsız sesine kulağını kapatan siyasi iktidar, bu sefer namlu kendisine doğrultulduğunda kendi iyi çocuklarını koruma noktasında adeta etten bir duvar örmüştür.

Tüm bunlarla birlikte hukukun nefes almakta zorlandığı bu atmosferde, soruşturmaya yönelik yapılan müdahaleler, yargının siyasi iktidarın istemediği bir alanda soruşturma yapabilme imkânının kalmadığının, yargının bağımsız bir erk olmaktan öte, siyasi iktidarın yargıyı ancak muhaliflere yönelik bir silah olarak kullanılmak üzere tasavvur ettiğinin en açık ve somut göstergesidir. Yargının etkin bir biçimde soruşturma yapma imkânının dahi olmadığı bir ortamda hukuk devletinden, demokrasiden, hukukun üstünlüğünden ve insan haklarından söz etmenin olanağı yoktur.

Diğer yandan, oldukça hızlı gelişen bu sürecin şu ana kadar pasif bir aktörü konumundaki HSYK’nın, iktidar ya da başka güç odaklarınca araçsallaştırılma çabası içinde olunan yargının gidişatına daha ne kadar seyirci kalacağına yönelik merakımızı da belirtmek durumundayız.

Bu aşamada, siyasi iktidarın işlemekte olan yargısal sürece  müdahale niteliğindeki her türlü söz ve eylemden kaçınması gerektiğini, aksi takdirde yapılan müdahalelerle yargı önünde kendilerini aklasalar bile hem ülkemiz hem de uluslararası kamuoyu önünde artık aklanmalarının mümkün olmadığını hatırlatmak istiyoruz.

Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

YARSAV YÖNETİM KURULU  ―  YARGIÇLAR SENDİKASI YÖNETİM KURULU

Haberi Ekleyen: Görman Hesler

Bu haber 616 defa okunmuştur.

Paylaş

Delicious  Facebook  FriendFeed  Twitter  Google  StubmleUpon  Digg  Netvibes  Reddit

Güncel

Af Yasası Çıktı

Af Yasası Çıktı Yaklaşık 100 bin kişi tahliye olacak.

Yaşasın 8 Mart

Yaşasın 8 Mart Bize diyorlar ki,

Ad/Soyadını değiştirmek isteyenler 1 hafta kaldı

Ad/Soyadını değiştirmek isteyenler 1 hafta kaldı Ad ve soyadlardaki yanlış yazımlar mahkeme kararı olmaksızın değiştirilmesi süreci devam ediyor.

23 Nisan Sadece Tören Değildir

23 Nisan Sadece Tören Değildir Çocukların Yaşadığı Ağır Sorunlara Kalıcı Çözümler Üretilmelidir!

İşte referandumun oy pusulaları

İşte referandumun oy pusulaları Türkiye'de ise seçmenler 16 Nisan'da sandık başında olacak.

GÖRELE ' DE HAVA DURUMU

GIRESUN

RÖPORTAJ

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

Murat Kul ile balıkçılık üzerine söyleşi

ARŞİVLEN HABERLER

Arama
ssssssssssssssssssssssssssssssssssss